asigiresunlum:///////
  İslam ve Medya
 
    Ramazan ayında, seccade takke’den, dini kitap ve tefsirlere...dek hediyeler vererek dine hürmet gösteren bir hüviyet kazanan medya (T.V. gazete dergi...), yılın geri kalan 11 ayında İslâma, Müslümanlara, Kur’an Kursları’na, İmam-Hatiplere... kısaca dini olan her şeye nasıl bakmaktadır. Tarihe mal olmuş çarpıtma haberleri (31 Mart Vaka’sından Menemen olayına dek...) bir kenara bırakacak olursak günümüzde medyanın İslâm’a ve Müslümanlara bakış açısı nasıldır.

   Olayları önce,medyada taraflı ve yalan olarak okuyucuya aktarılmış hali ile, dîni hassasiyeti ön plânda olan gazeteleri araştırıp buldukları, olayın asıl iç yüzünü, gerçeğini yan yana koyup okuyucuya sunuyoruz:

  • DPT, tarikatçı yuvası: Hürriyet’in bu haberi DGM savcısınca yalanlanıyor:DPT’de tarikatın izi yok.
  • Oruç tutmuyor diye öldürdüler: Emniyet Müdürü olayın çeteler arası bir mesele yüzünden çıktığını vurgularken vali basının olaya bakışını yadırgar.
  • Namazı kaçırınca öğrenci komaya: Yeni Asır’ın bu haberini dayak yediği ileri sürülen öğrenci Kâmil yalanlamaktadır: Namaz yüzünden dayak yemedim.
  • Azgın Şeyh: Ekip gazetesi Mısırlı bir bayan artistin fotoğrafını alarak Fatih’te yaşayan sapık bir şeyh olduğunu yutturmaya çalışır.
  • Uhud Kur’an Kursu: Kanal D’de söz Fato’da programında “söylediklerimin tamamı yalan herkesten özür diliyorum” diyerek olayın düzmece olduğunu itiraf eden Kadir’in önceki açıklamaları doğruymuş gibi yayınlanır.
  • Öğrenci bunalım kurbanı, ölesiye dövdüler: Dayak yediği iddia edilen İmam-Hatipli Hüseyin: Derslerimi düzeltirsem yine aynı yurdu tercih edeceğim diyerek haberin yalan olduğunu söylüyor.
  • Muhasebeciye şeriatçı saldırı: Cumhuriyet gazetesinin muhasebecisi Sevim hanım tesettürlü bayanlara yolda sataşır, hıncını alamaz, bir de bu yalan haberi gazeteye yazdırır.
  • Şeriatçılar Kutlar’ımıza kıydılar: Yazarları Onat Kutlar’ı şeriatçıların öldürdüğünü manşetten iddia eden gazete bir yıl sonra katilin PKK’lı olduğunu öğrenecektir.
  • Şeriat kurbanı gelin: Gözcü gazetesi düğün esnasında böbrek yetmezliğinden ölen kızı babası ile evleniyormuş gibi yazıp suçu da İslâm’a atarlar. Halbuki damat adayı ölen kayın pederimin fotoğrafını yayınlamışlar diyerek isyan etmektedir.
  • Kur’an Kursu’nda falaka: Yeni Asır gazetesi kemik erimesi hastalığı olan Nurullah’ın hastane yolculuğunu kursta yediği falaka (!) ile halka duyurmuştur.
  • Kuran Süper Market: Cumhuriyet, sahibinin soyadı olan Kuran adını alan markete Kur’an’ı kullanıyorlar suçlamasında bulunurlar.
  • Şûra Süresi 39. Ayetin Mealini “ İllegal bir dinci örgütün Şûra toplantılarında alınan bir karar olarak yazan Cumhuriyet yazarı Çetinkaya....
  • Göz Nuru Vakfı’nı adındaki Nur kelimesinden dolayı dinci vakıflar listesine koyan, Lionslar tarafından kurulduğundan habersiz yazı yazan   Nail Güreli ...
  • İstanbul'da pikniğe giden ve ellerindeki oyuncak tüfeklerle balonlara ateş eden insanları "irtica kampında eğitim " manşeti ile duyuran ve sadece iki günde yalan haberi ortaya çıkan Hürriyet,
  • Zaten Hristiyan olan 2 kadın Türkçe olan isimlerini değiştirmek isteyince "2 kadın Hristiyan oldu "diye yazan Milliyet gazetesi....

 

 Sabah : 18.01.2003 :" Akfırat Şeyhliği " : Şeyhten iki  cocuğu var denen  kız bakire çıkar .             
Hürriyet : 20.12.2003 : "Mini etekli kızı yaktılar " :Fransa'da satanist ve uyuşturucu bölgesindeki adi bir cinayeti mini etek yüzünden işlenmiş " dinsel bağnazlık " gibi sunarlar.Fransa savcısı ve Fransa kadın kuruluşları bile olayları " cinsel taciz ve istismar kurbanı ..." olarak duyururlar .
 Milliyet :12.04.2004: "Geline türban için işkence " :Aile , yeminli tercüman, TF-1 televizyonu  ve komşular Almanya'daki bu olayı " geçim derdi ve ailevi sorunlar"  olarak açıklarken,  Aile ve akrabalarında   da tek başörtülü kadın yoktur .Damadın babası:" Biz Atatürk'çü bir aileyiz,.." açıklamasını evindeki Atatürk resimlerinin altında yapar...  

Milliyet : 13.05.2004 : " Bak kim geliyor ? "  :Açık bir kadının alınmadığı iddia edilen öğretmen evinden çarşaflı bir kadın çıkar , diye manşet yapılırken kadının sadece kestirme bir yol olarak öğretmen evinin bahçesinden geçtiği , öğretmen evine hiç girilmediği öğrenilir.Öğremen evine alınmayan kadının ise eksik belge kullandığı  ve Öğretmen evine borç taktığı öğrenilir, ayrıca öğretmen evinde fuhuş yaptığı belirtilir...!

        
 

                        AhlâksIz   infaza    hukuk     tokadI!
     İstanbul’daki patlamaların ardından Suriye’den getirilen ve kartel gazeteleri tarafından “bombacı”, “terörist” ve “Katil” olarak lanse edilen Hilmi Tuğluoğlu ve eşi Leyla Tuğluoğlu ile Mustafa Hız beraat etti...
  ( 21.06.2004 )

 

 

  

                                 Hürriyet'in irtica balonu
   Reklam yorumlarıyla tanınan Prof. Ali Atıf Bir, imzasız bir e-postayı köşesine alınca, Hürriyet de iddiayı "üniversitede 31 Mart vakası" diye haber yaptı. Ancak iddiaları bizzat dekan yalanladı.İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi kantininde "kız öğrencilerin zorla başının kapattırılarak Kur'an dinlettirildiğine" ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğu ortaya çıktı.Hürriyet yazarı Prof. Ali Atıf Bir, önceki gün köşesinde, bir imzasız e-posta mesajına yer verdi. Mesajda, "İstanbul Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde bir grup öğrenci, diğer öğrencileri kantine kapattı ve zorla Kur'an dinlettiler. Başı açık kızların başlarını da zorla örttürdüler. Dekanlık müdahale etti ama öğrencileri çıkaramadı, polis müdahale etti. Okula korku içinde gitmek istemiyoruz" denildiğini yazan Bir, olayı yorumladı ve bu tür olayları düzenleyenlerin okuldan atılması gerektiğini yazdı. Hürriyet gazetesi de dün, aynı imzasız elektronik postaya dayanarak bir haber yayınladı ve Bir'in zaman vermemesine rağmen, "olayın 31 Mart Vak'asının yıldönümü nedeniyle yapıldığı"nı yazdı. Gazete, fakültenin öğrenci temsilcisi olan Selim Akduman adlı öğrenciyi de hedef gösterdi. KESİNLİKLE YALAN :Yeni Şafak'ın sorularını cevaplayan Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Yusuf Avcı, "Biz öyle bir duyum almadık. Zorla Kur'an dinletildiği yolunda duyum da almadık" diyerek yaşananları şöyle anlattı: "Kantinde bir kişi birkaç kişiye Kur'an okumuş, diğerleri de dinlemiş. Olay sadece 5 dakika kadar sürmüş. Müdahalaye gerek kalmadan dağıldılar. Diğer öğrencilere zorla başını kapattırma ya da zorla Kur'an dinletme gibi bir olay kesinlikle yok" dedi. Avcı, konuyla ilgili soruşturmanın da sürdüğünü söyledi.DAVA AÇACAĞIM :Haberlerde hedef gösterilen Selim Akduman adlı öğrenci de, yazara ve gazeteye tekzip göndereceğini ve tazminat davası açacağını söyledi. Akduman, "Kantine girdiğimde biri sessizce Kur'an okuyordu. Öğrenci Temsilcisi olduğum için, kantinde bunu yapmalarının doğru olmadığını söyledim ve dağılmalarını istedim. Dağıldılar" dedi. Aynı kantinde daha önce başka öğrencilerin de Karl Marks'ın kitabını okuduğunu anlatan Akduman, o öğrencilere de müdahale ettiğini söyledi.
 ( Yeni Şafak :18.04.2006 )

 


        Olayın,Hürriyet yazarı Ali Atıf Bir’e mektup gönderilmesiyle gündeme geldiğini ifade eden Selim Akduman,iftira dolu mektubu gönderen öğrencinin, Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) fakülte sorumlusu T.B olduğunu söyledi...BİZE İFTİRA ATAN KOMÜNİSTLER, HER TÜRLÜ İLLEGAL FAALİYETTE BULUNUYOR : Selim Akduman, kendilerine iftira atarak, Hürriyet’te kendisini hedef gösteren, hakkında soruşturma açılmasına yol açan komünist öğrencilerin, okulda her türlü illegal faaliyetlerde bulunduklarını söyledi. Akduman, “Komünist öğrenciler, iki hafta önce okulun kantininde toplu bir şekilde Karl Marks’ın ‘Das Kapital’ini okudular. Okulun her yanına illegal, dinimize ve kanunlara aykırı afişler asıyorlar. Yani bunlar sürekli illegal çalışan bir grup. Bunların amacı; bizim fakültedeki temsilciliğimizi kaldırmak” diye konuştu. ( Vakit :18.04.2006) İFTİRAYI ATAN ÖĞRENCİ TKP’Lİ ÇIKTI

  Hürriyet’in fotoğraf yalanı BELGELENDİ Hürriyet gazetesinin, Zeynep Bingöl isimli hekimin, “mesai saatinde başını örttüğünü” iddia ettiği haberde kullandığı fotoğrafın başkasına ait olduğu ortaya çıktı.Hürriyet gazetesinin, Zeynep Bingöl isimli hekimin, mesai saatinde başını örttüğünü iddia ettiği haberde kullanılan fotoğrafın başkasına ait olduğu ortaya çıktı. Yalan haber, “doğrulatmak” için “delil” olarak gazeteye basılan fotoğraftaki kişinin Dr. Zeynep Bingöl olmadığı; gazetenin dünkü sayısındaki tekzip ile doğrulandı.VALİLİK İNCELEDİ: FOTOĞRAFTAKİ KİŞİ O DEĞİLHürriyet’in dün 25. sayfasında yer alan tekzip metninde, gazetenin 2 Ocak 2006 günü yayımlanan sayısında “Doktorun Türban Israrı” başlıklı haberin yalan olduğu yer aldı...Hürriyet’in haberi üzerine Erzurum Valiliği tarafından yapılan incelemede, haberde kullanılan beyaz önlüklü ve başörtülü bayan fotoğrafının Dr. Zeynep Bingöl’e ait olmadığı tespit edildi. Valiliğin hazırladığı tekzip metni, gazetenin dünkü sayısında mahkeme kararı gereği yayınlandı.Gazetenin beyaz önlüklü olarak bastığı ikinci fotoğraftaki kişinin de kendisi olmadığının altını çizen Dr. Zeynep Bingöl, “Artık herkes beyaz önlük giyiyor. Beni başörtülü olarak beyaz önlükle fotoğraflayamayınca, beyaz önlüklü bir başörtülü bayanın fotoğrafını benim fotoğrafım diye yayımlamışlar. Daha sonra haberi yazan gazeteci özür dilemeye geldi. Ona, fotoğraftaki kişiyi tanıyıp tanımadığını sordum. Tanımadığını söyledi” diye konuştu ( 14.06.06 )

                    Bodrum Müzesi’ndeki ‘tarihî’ yazI 12 yIllIk çIktI
 
Sabah, Hürriyet ve Milliyet gazeteleri dün yayınladıkları bir haberde, 5 asırdan beri Bodrum Müzesi'nin zindanında duran

Latince ‘Tanrı'nın olmadığı yer' yazısının silinmek istendiğini duyurdu. Ancak, bu yazının 500 yıllık değil, 12 senelik olduğu anlaşıldı. ‘Inde Deus Abest' yazısını Saint Jean şövalyeleri değil, 1994 yılında müzenin eski müdürü Oğuz Alpözen'in talimatıyla teknisyen Behçet Dinçer yazmış. Bu durum, yazıdan rahatsız olan bir turistin geçtiğimiz yıl ocak ayında müze müdürlüğüne başvurmasıyla ortaya çıkmış. Şikayet üzerine bir komisyon kurarak konuyu inceleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, ilginç bir sahtecilik olayı ile karşılaşmış. Teknisyen Behçet Dinçer, komisyona verdiği ifadede, ‘yazıyı, eski müze müdürünün verdiği Latince metne göre taşı kazıyarak yazdığını’ söyledi. Bunun üzerine bakanlık, Muğla Valiliği'ne bir yazı göndererek hiçbir tarihî ve arkeolojik değeri olmayan yazının kaldırılmasını istedi. Muğla Valisi Temel Koçaklar da, dün yaptığı açıklamada, tarihî eseri kazıtan eski müze müdürü hakkında yasal işlem başlatacaklarını söyledi
Teknisyen Dinçer: Duvara yazıyı ben yazdım Bu olayın basına yansıması ve bakanlığın dün bu konuda basın açıklaması yapması üzerine aradığımız teknisyen Behçet Dinçer, devlet memuru olduğu için görüş bildiremeyeceğini; ancak bakanlığa verdiği ifadenin doğru olduğunu ve arkasında durduğunu söyledi. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün ise 1994’te bir teknisyene, dönemin müze müdürü tarafından zorla yazdırılan “Tanrı’nın bulunmadığı yer” yazısıyla ilgili o döneme ait Latince yazılar konusunda uzman iki kişiyi Bodrum’a gönderdiğini açıkladı ( Zaman : 14.06.2006  )

     

                   
 

   Amaç nedir ,  Kamu oyu nereye yönlendirilmek istenmektedir...? İHL, K.Kursları , başörtüsü düşmanlığı ile bir bağlantısı var mıdır bu yalan ve düzmece haberlerin.ve BİZLER SADECE BU GAZETELERİ ALMAMAKLA sorumluluktan kurtulabilmekte miyiz acaba?

         ÖNEMLİ NOT : BUNDAN SONRA İSLAM HAKKINDA ÇIKAN YALAN HABERLERİN HEMEN  ERTESİ GÜN - EN GEÇ İKİ GÜN SONRA - ALINACAK BİR " VAKİT, ZAMAN,..." GİBİ DİNİ HASSASİYETİ OLAN  GAZETELER OLAYLARIN ASIL MAHİYETİ HAKKINDA DOYURUCU VE TARAFSIZ BİLGİLER SİZLERE SUNACAKLARDIR !
 

        ALLAHIN BELASI GAVUR AŞIKLARI ...! NURCU KUTLULAR : "DEPREM İLAHİ İKAZDIR" DEDİĞİ İÇİN MİLLİYET DAHİL LİNÇ  EDİLDİ, HAPSE ATILDI..AMA KONU HIRISTIYANLIK OLUNCA BI ANDA "ILAH" LAIKLIGE ZARAR VERMEDEN OLAYA  DAHIL EDEILEBILDI..NEDEN CÜNKÜ BU ILAH  ISEVILERE TORPILLI ...! LAIKLIGE BISI OLMAZ O ZAMAN..! 
       OLAYIN   ASLI NE?YANGIN ZATEN BU EVDEN BASLADI  VE YAYILDI.YANI EVE GELINCE DURMADI..ORADAN BASLADI, YAYILDI...ZATEN ILK ANDAN ITIBAREN EV  KORUMAYA ALINDI ...!
 

                ‘İşkenceci patronun şeyhlikle ilgisi yok’
   Meryem Sak isimli çalışanına işkence eden işadamı Mustafa Hüseyin Kıvrık’ın ‘şeyh’likle bir ilgisinin olmadığı belirtildi. Kıvrık’ın, Andora isimli şirketinin muhasebe işlerine bakan firmada çalışan Osman Göçer, ismi kaynak gösterilerek yapılan ‘İşkenceci patron şeyhmiş’ haberlerinin gerçeği yansıtmadığını belirterek, “Benim öyle bir ifadem olmadı.” dedi. Antalya’da 2 ay boyunca işkenceye maruz kalan Meryem Sak’ın hastanedeki tedavisi sürüyor. Genel cerrah uzmanı Operatör Doktor Musa Akşit, Meryem’in olayları hatırladıkça içine kapanmaya başladığını söyledi. Akşit, genç kızın iyileşme süresi boyunca yapacağı konuşmaların sağlıklı olmayacağı gerekçesiyle dışarıyla konuşmasının yasaklandığını bildirdi.Sak’a işkence yaptığı belirtilen işadamı Kıvrık’ın şeyh olduğuna ilişkin gazetelerde yer alan haberler üzerine açıklama yapan muhasebeci Osman Göçer, kullanmadığı ifadelerin kendi ağzından çıkmış gibi yazıldığını iddia etti. Çalıştığı muhasebe bürosunun mükellefleri arasında Andora adlı şirketin de yer aldığını söyleyen Göçer, “Bu kişinin şeyhlikle bir ilgisi olduğunu görmedim, şahit de olmadım. Hürriyet’ten gelen arkadaşlara böyle bir beyanım olmadı. Ağzımdan çıkmayan ifadeler kullanılmış. O kişiyi sadece mükellef olarak tanıdığımı beyan ettim.” diye konuştu. Meryem Sak’a 2 ay boyunca işkence yapan Mustafa Kırık’ın, ifadesinde evinden kaçtığı için elini bağladığını, defalarca uyardığını, kendini dinlemediğini ve bundan dolayı da sinirlenerek dövdüğünü söylediği belirtildi. Meryem Sak'ın ölmesi halinde bütün sorumluluğu erkek kardeşinin üstleneceği öğrenildi. 
(Zaman :
25.08.2006 )

                          YAZARA GÖRE LAİKLİK NELER İLE ÖRTÜŞMEZ! - YUH YANİ!-
                               'Hedef muasır medeniyetler' diyenlerin Türkiyesi

   İki yaz önce Çeşme'de iki tane tesettür oteli olduğunu söyledi dostlar. Bir tanesini gezmek istedik ama gruptaki hanımların başları açık diye içeri sokmadılar. Girip çıkanlardan da anladığımız kadarıyla sadece kadınları tesettürlü olan aileler kabul ediliyordu. Broşürlerden öğrendiğimize göre, otelde kadınların denize girecekleri plaj ve yüzme havuzu ayrı ve paravanlarla çevrili.Lokantalarda ise kesinlikle içki servisi yapılmıyor.İbadet için mescitler de ayrı. Yine Çeşmeli dostların verdiği bilgiye göre her iki "Tesettür oteli" de ful çekiyormuş. Bir üçüncü "Tesettür oteli" de inşa halindeymiş. (Bu otel şimdi çalışıyor.)Önceki günkü Milliyet'te bu konuda bir haber vardı. Habere göre son iki yılda Türkiye'deki "Tesettür otelleri"nin sayısı hızla arttı. Ilımlı İslam rejimine adım adım sürüklenen Türkiye'nin yeni turizm modelinin tesisleri olan "Tesettür otelleri"nin sayısı 4 yılda 6'dan 27'ye yükseldi. Anadolu'yu dolaşanlar, hemen her yerde önlerine çıkan lokantaların içkisiz olduğunun büyük tabelalarla özellikle vurgulandığını görürler. Birçok kentte içki servisi yapan yerlerin sayısının giderek azaldığına tanık olurlar.Yöneticilere sorarsanız kesinlikle bir yasak yoktur. Vatandaş kendi inancı doğrultusunda içki vermemektedir, esnaf içki satmamaktadır.Yabancı fonlar kullanılarak yapılan bilimsel araştırmaların tersine Anadolu'da örtünen kadın sayısının göreceli olarak artığını kolaylıkla gözlemleyebilirsiniz. Yol üzerlerindeki hemen bütün benzincilerde sürekli kapısı kapalı olan mescitler açıldı. Bu da yine kocaman yazılarla duyuruluyor. Ne var bunda, yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede normal değil mi derseniz sorun yok. Ama laik hiçbir ülkede böyle bir durumun olamadığı da bir gerçek...
(Tufan TÜRENÇ-Hürriyet- :11 Haziran 2007
)

         Tarikatçı iddiası doğru değil herkes gibi tatil yapıyoruz
 Şile’nin Kızılcaköy İskele mevkiinde tatil yapan bir grup tatilcinin çadırları jandarma tarafından kaldırıldı. Bir gazetede ‘Rufailer yaz kampında’ şeklinde yer alan haber üzerine Şile Jandarması ve zabıta bölgeye giderek çadırları söktürdü.İstanbul’un yaz sıcağından kaçarak denize girmek için Şile sahillerine kamp kuran bir grup Sultanbeyli sakininin çadırları tarikatçılık suçlamasıyla söküldü. Çadırların sahibi olduğunu söyleyen Ömer Çağıl, haziran ayında kurduğu çadırlarda akrabaları ile mahallelerindeki komşularını ağırladıklarını söyledi. Çağıl, “Bu çevrede yüzlerce çadır var. Bizim de beş çadırımız vardı. Bizler muhafazakar insanlar olduğumuz için kadınlar ayrı yerde biz ayrı yerde denize giriyoruz. Kimsenin de denize girmesine engel olmuyoruz.” diye konuştu. Hazine arazisine çadır kurmak için kimseden izin alınması gerekmediğine dikkat çeken Çağıl, “Buraları ele geçirmek isteyenler bizim varlığımızdan rahatsız olup şikayet etti.” dedi. ‘Gece toplu namaz kılıyorlar’ eleştirilerini gülünç bulduklarını belirten kamp sakinleri, “Yatsı namazını cemaatle kılıyorduk. Namaz kılmak ne zamandan beri suç?” diye sordu. Şile Belediye Başkan Vekili Uygun Denizci ise ilçenin 100 km’lik bir sahil şeridine sahip olduğunu belirterek, “Bu sahillerde yüzlerce çadır kampı bulunuyor.” dedi. Kamp yerlerinin denetimleri dışında olduğunu belirten Denizci, şunları söyledi: “20 yıldır buralarda kamplar kurulur. Hazine’nin arazisine bilgimiz dışında kurulmuş kamplardır. Kimsenin görüşünü, fikrini sorma yetkimiz yok.”
  25.08.2006
 

           Hürriyet'in İmam asparagası
  Sağlık-Sen Zonguldak Şubesi Başkanı Semih Durmuş,''Sağlık Bakanlığı'nın çeşitli kademelerinde 14 yıl görev yapan ve imam olduğu iddia edilen Selahattin Çolak hakkında yazılan haberler gerçeği yansıtmamaktadır'' dedi...''Elbette haber yapılacak, ama doğruları yazmak gerekir. Zonguldak İl Sağlık Müdür Yardımcısı olan Selahattin Çolak, görevini 15 aydır vekalaten, son 3 aydır da asaleten yürütmektedir. Haberde konu vurgulanırken, sanki arkadaşımız herhangi bir camide imamlık yaparken kolundan tutulup bu göreve getirilmiş gibi bir hava yaratılmıştır. 10 yıldır imamlık yaptığı asla doğru değildir...Vekaleten yürüttüğü görevi süresince müdürlüğün gelirini 200 bin YTL'den 1 milyon YTL'ye çıkararak çalışkanlığını kanıtlayan bu kişinin takdir edilmesi gerekirken, çirkin saldırının tercih edilmesini esefle kınıyor, takdiri halkımızın vicdanına sunuyoruz.''

                                        'Oruç terörü kaydı sildirdi' haberi de yalan çıktı
    Bugün bir gazetede çıkan, 'Oruç terörü kayıt sildirdi' haberinin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Okuldan ve kaldığı özel yurttan kaydını sildiren öğrenci, ailesini inandırmak için yalan söylediğini itiraf etti. Rize Üniversitesi Rize Meslek Yüksek Okulu Muhasebe Bölümü'ne bu yıl kayıt yaptıran Erdinç Eren, kalmak için özel bir yurdu tercih etti. Daha sonra şehre uyum sağlayamayan Eren, Rize'de okumaktan vazgeçip memleketine dönmeye karar verdi. Eren, 27 Eylül tarihinde kaldığı yurdun idarecilerinden izinsiz Ankara'ya ailesinin yanına gitti. Eren, kendi ifadesine göre, okuldan ayrılışına haklı bir gerekçe bulmak için de ailesine 'kaldığı yurtta oruç tutmadığı için bazı öğrenciler tarafından dövüldüğü' yalanını söyledi.
   Ankara'daki evlerinde telefonla konuştuğumuz iddiaların odağındaki öğrenci Erdinç Eren, 'Oruç tutmadığı için yurtta dayak yediği' yalanını kendisinin uydurduğunu söyledi. Eren, Cumhuriyet Gazetesi'ndeki ''Oruç terörü kayıt sildirdi - Sahura kalkmadığı için dövülen Erdinç Eren, okuldan ayrılarak memleketine döndü' haberini hatırlatmamız üzerine; "Yanlış bir haber o. Ben bunu aileme de izah ettim. Bu tamamen bir yalandı. Okuldan ayrılmak için aileme karşı uydurulmuş bir yalandı. Haberde yazılanların hepsi yalan. Çok pişmanım." dedi. Kendisinin hiçbir gazeteye açıklamada bulunmadığını da iddia eden Eren, "Ben gazetecilerle konuşmadım. Aileme o şekilde söyledim. Gazeteci, babam ve annem ile konuşmuş." ifadelerini kullandı.
     Özel Huzur Yükseköğrenim Erkek Öğrenci Yurdu Müdürü Mustafa Er ise yurtta böyle bir şeyin olmasının mümkün olmadığının altını çizdi. Er, "26 Eylül tarihinde gece bir arkadaşımıza sabah ailesinin yanına gideceğini fakat izin kağıdını henüz almadığını söylemiş. Arkadaşımız da, 'sabah idareden izin kağıdını alırsın' demiş. Fakat, o sabah yurttan izinsiz bir şekilde gitmiş. 27 Eylül tarihinde akşam öğrencinin yurtta olmadığı anlaşılınca biz ailesini aradık. Telefona annesi çıktı ve Erdinç'in, okullar bir hafta ertelendiği için Ankara'ya geldiğini bildiklerini söyledi. Daha sonra babası ile konuştuğumuzda, 'oğlunun yurtta kendilerini dövüldüğünü söylediği' belirtti. Biz böyle bir şeyin olamayacağını belirttik. Kendileri de bize çocukla konuştuktan sonra konuşacaklarını söylediler." diye konuştu.
    Haber üzerine öğrenciyi kendilerinin de aradıklarını kaydeden Er, öğrencinin okuldan ayrılmak için ailesine böyle bir yalan uydurduğunu kendilerine de belirttiğini söyledi. ( Zaman :
06.10.2006 )
       BABA  AÇIKLAMA YAPAR :"  Cumhuriyette  yazanların hepsi yalan " ( Vakit : 09.10.06 )

      
 

 

 

 

 


   Namaz kılındığı iddia edilen yeri basın mensuplarına gösteren Yavuz, "Burası öğrencilerin beden eğitimi dersine çıkarken üstlerini değiştirdikleri yer. Ayrıca tiyatro ve bando takımında görev alan öğrenciler buraya malzemelerini koyuyor." diye konuştu. Yavuz, okulda öğrencilerle birlikte namaz kıldığı iddia edilen Müdür Yardımcısı Sani Tunç'un iki hafta önce okulda göreve başladığını, bu görüntülerin ise daha önceki tarihlerde çekildiğinin iddia edildiğini kaydetti.( Zaman :31.05.2007 )

 


     Namaz suç ama ..;
    Sevdiği kız için lisede bir sınıf öğrenciyi bomba tehdidiyle rehin aldı
(Milliyet :01 Haziran 2007)
   Bomba, silah, kroki var ama örgüt için delil yok.Ankara Eryaman'da bomba imalatında kullanılan malzemeler, çok sayıda patlayıcı ve silahla ele geçirilen "Atabeyler" çetesinin yargılandığı davada savcı, çete kurmak ve ihtilal teşebbüsünde bulunma fiillerinin oluşmadığını belirterek, beraat istedi .(Yeni Şafak:31.05.2007)
 
 KEMER'DE ÖZEL BİR OTEL: Eşcinseller için 'özgür bir tatil' (Birgün:31/05/2007)



                                                                                MİNİ ETEKLİ KIZA KEZZAP YALANI !
    Milliyet-Hürriyet-Posta...(15/02/2008):Habere göre, Mersin,Tarsuz ilçesinde mini etek giyen iki ilköğretim öğrencisinin ayaklarına kezzap atılır:AMA;Mağdure B.S.Y. olayı yalanlar." ... Eteğim uzundu.Bana laf atanda olmadı.Kesinlikle yapılan haberler yalan..."        der.Tarsus kaymakamı ve Emniyet müdür de olayın etek boyu ile ilgisinin olmadığını bildirirler.




 


 


 

                                                                               Böyle üslup var mI?  
  
...13 Mart 2005 tarihli Hürriyet’i satın alanlar, Demre Belediye Başkanı Süleyman Topçu’nun AK Parti’de krize yol açtığını okudular. Habere göre; Başkan Topçu, Ruslar tarafından hediye edilen Noel Baba heykelini kaldırtarak yerine plastik heykel diktirmiş, bu duruma tepki gösteren AK Parti Genel Merkezi başkana çok kızmış, durumunu MKYK’da ele almayı kararlaştırmış!  Oysa Başkan Topçu, AK Partili değil DYP’liydi.
   17 Aralık 2006 tarihli Hürriyet’e bakanlar,
‘Tesettür Faciası’ manşetini gözlerine inanamayarak okudular. Habere göre; Çoban A.G, testislerinde şiddetli ağrı ve şişlik şikayetiyle Konya Numune Hastanesi’ne gitti. Acilen Ültrasona gönderildi. Tesettürlü Radyoloji uzmanı geri çevirdi! Ertesi gün yine ultrason çektirmeye gönderildi. Görevli olan ikinci tesettürlü kadın doktor da geri çevirdi! Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 30 Ocak 2007 tarihli köşesinde bu haberin ‘yalan’ olduğunu açıkça itiraf etmek zorunda kaldı.
   2007 yılı Nisan ayında AK Parti’de Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunun istişare edildiği dönemde Hürriyet’te yayınlanan bir haberde; MKYK Üyesi Egemen Bağış’ın Başbakan Erdoğan’ı aday olmaması konusunda uyardığı belirtiliyordu. Bağış, o toplantıda yoktu, ABD’deydi.
Bu haberden kısa süre sonra 6 Haziran 2007 tarihli Hürriyet’te 1 Mart Tezkeresi’ne karşı çıkan Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen’in liste dışında bırakıldığı haber veriliyordu. O tarihte liste açıklanmış ve Ergezen Bitlis’te 1. sıradaydı.
   4 Ağustos 2008 tarihli Hürriyet’te bir ilginç haber daha vardı. Başbakan Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Gönül, Yüksek Askeri Şura’da ihraç kararlarına ‘şerh’ koymuştu! Aynı gün şura kararları açıklandı. YAŞ’tan çıkan tek bir ihraç kararı yoktu. Haliyle ‘şerh’ de söz konusu değildi.
   1 Ekim 2007 tarihli Akşam Gazetesi’nde de 28 Şubat sürecinde Sultanbeyli Belediyesi Mezarlıklar Müdürü olan ve o dönemde açıklamalarıyla tartışmalara neden olan İmdat Kaya’nın müridi (!) Emre Kahyaoğlu aracılığıyla Başbakan Erdoğan’dan yurda dönebilmek için izin istediği haberi vardı! Halbuki İmdat Kaya, 3.5 yıldır Artvin’de yaşıyordu...
Herhalde basın özgürlüğü, ‘yalan rüzgarı’ değildir. Bir de ‘üslup’ meselesi var.
( Star- Şamil TAYYAR:14 Kasım 2008)

 

 

Yılın çarpıtma haberi ! Hem yalan hem eski haberi bakın nasıl yayınladılar !

Hem eski hem yalan haber yayınladılar

Hem eski hem yalan haber yayınladılar
İşte kirli bir propoganda savaşını çağrıştıran 'yalanlarla dolu' haberin doğrusunu 'ensonhaber.com' yayınladı.

Video paylaşım sitelerinde geçtiğimiz yıl en çok izlenen vidoların başında Irak'ta çekilen bir görüntü yer almıştı. Genç bir kadın, taşkın bir kalabalık tarafından taşla kafası ezilerek öldürülüyordu. İzleyenlere 'Böyle vahşet olmaz' dedirten görüntüler bütün dünyanın hafızasına kazınmıştı.

'MÜSLÜMANLAR KÖTÜDÜR' KAMPANYASI MI BAŞLATILDI?
Bu haber bugün Milliyet'in ve Vatan'ın internet sitesinde 'Taşlarla başını ezerek öldürdüler' başlığı ile yer aldı. Haberde şöyle deniliyor: Irak’ın Musul kentine bağlı Şehan kasabasında, "koca şiddetinden" kaçtığı ve Yezidilere sığındığı için ilçe meydanında linç edilerek yarı çıplak soyulan ve çocukların yanında başına taşlarla vurularak linç edilen sünni Müslüman kadının görüntüleri, insanlıktan nasıl çıkıldığını gözler önüne serdi...

..Yezidi Kürtlerin yaşadığı Musul’a bağlı Şehan kasabasında, Muziri aşiretine bağlı müslüman bir kadın eşinin kendisine uyguladığı şiddet yüzünden evden kaçarak Yezidilerin yer aldığı güvenlik güçlerine sığınmıştı.

Kadın burada ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmış ve ailesine teslim edilmişti. Serbest bırakılan kadın hakkında ölüm kararı çıkartıldı ve kadın ilçe meydanında linç edildi.

SENARYO DA EKLENİYOR
Haberin devamında da bir senaryo yer alıyor. Senaryoya göre Müslümanların bu vahşeti üzerine Şehan'da Yezidi-Müslüman çatışması noktasına gelinmiş: Muziri aşireti, kadının kaçmasında rolü olduğu iddiasıyla 2 Yezidi genç hakkında da ölüm kararı çıkartarak Şehan Kaymakamlığı’na giderek bu iki gencin kendilerine teslim edilmesini istedi. Kaymakamın talebi kabul etmemesi üzerine başlayan olayların neredeyse Yezidi-Müslüman çatışmasına dönüşecekti.

Geçen yıl yaşanan bu olayda ilçede bulunan Yezidilere ait birçok iş yeri, araç ve ev kundaklanmış, kutsal mekanları tahrip edilmişti.
Olaylar sonrasında Mesud Barzani ve bir çok kurum, sağduyu çağrısında bulunmuş ve 3 gün süren olayların ardından ilçede gerginlik durdurulmuştu. Yalan 'senaryo' böyle sona eriyordu.

PEKİ HABERİN DOĞRUSU NEYDİ?
Oysa hafızasını biraz yoklayanlar bu haberde yaplan dezenformasyonu çok çabuk anlayabilecekler. Haberin doğrusu ise şöyle. Görüntü Kuzey Irak’ta çekilmiş. Taşlanarak öldürülen kadının adı Dua Khalil Asvat. Ailesi tarafından infaz edilmiş. Ailesi Yezidi azınlığa mensup, kadın ise Müslüman bir erkekle aşk ilişkisi yaşadığı için ve İslam dinini kabul ettiği için ailesi tarafından taşlanarak öldürüldü.

GOOGLE YALAN SÖYLEMEZ
Bu haberin orjinali için Google'dan arama yaptığınızda 3 Mayıs 2007 tarihli Milliyet'in internet sitesinde 'çarpıtılmamış haliyle' yer alıyor. Burada söz konusu olan genç kadının Müslüman veya Yezidi olması değil. Ortada açıkça bir çarpıtma söz konusu. Bunlar propaganda savaşında kullanılan bayat numaralar. Okuyucunun hafızası ile dalga geçen bu haberlerin doğrusunu öğrenmek için herhangi bir arama motoruna haberin başlığını yazmanız yeterli. İnternet çağında, internet haberciliği yapanların en azından bu gerçeği bilmesi gerekir.

DAHA ÖNCE DE PROPOGANDA SAVAŞINA ALET EDİLMİŞTİ
Bu görüntünün böyle bir çarpıtmayla yeniden gündeme getirilmesinin amacı, türban tartışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde, 'Şeriat geliyor' paranoyasını körüklemek mi bilinmez ama, aynı görüntülerin ortaya çıkması da yine buna benzer bir propoganda savaşı ile olmuştu.

Bu görüntüler daha önce de, İran rejiminin taşlama cezasının vahşetini ve insanlara verilen cezaların ne kadar insanlık dışı olduğunun bir kanıtı olarak kullanılmıştı. Video görüntüleri sürgünde yaşayan iki İranlı tarafından, Avrupalı Parlamenterlere iletmiş. Bunlardan biri Amerika’da sürgün yaşayan Banafşeh Zand Bonasi. Bonasi yaptığı bir açıklamada, ‘benim görevim gerçeği ortaya çıkarmaktır, Almanya’nın alışveriş yaptığı İran’ın gerçek yüzünü göstermektir’ demişti.

Yaklaşık bir yıl önceki görüntüleri çarpıtıp tekrar servis etmekteki amaç ve 'sonuçta istenen' neydi? Yorum sizin...
 06.Şubat.2008 14:54:25

 

DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMENİ BERAAT ETTİ AMA....

HER TARAFI YALAN !!!

HER TARAFI YALAN !!!
Din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmeni Mehmet Yıldız, basında yer alan haberler suç duyurusu kabul edilerek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada beraat etti.

Yaklaşık 1,5 yıl süren dava sonucunda, Mehmet Yıldız'ın, kitabın dağıtıldığı ileri sürülen 23 Nisan 2007'de Türkiye'de olmadığı da ortaya çıktı.

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), 15 Mayıs 2007'de Denizli Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenleyerek Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda, Namaz Gönüllüleri Platformu tarafından hazırlanan 'Dinin Direği Namaz' isimli kitabın dağıtıldığını ileri sürdü. '27 Nisan e-muhtırası' olarak kayıtlara geçen Genelkurmay bildirisinin ardından ortaya atılan bu iddia özellikle Doğan Grubu gazetelerinde genişçe yer aldı. Hürriyet, 'Okulda cihat propagandası iddiası', Milliyet, '23 Nisan'da öğrencilere namaz kitabı', Radikal ise 'Türkiye, Denizli olmasın' manşetiyle iddiayı kamuoyuna duyurdu. Haberlerin ardından Denizli Valiliği olayı soruşturmak üzere müfettiş görevlendirdi. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı ise basında yer alan haberleri suç duyurusu kabul ederek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açtı. Ancak müfettişler davanın sonucunu beklemeden Yıldız'a idari para ve kınama cezası verdi. Yıldız, evinin yakınında bulunan ve başmüdür yardımcısı olarak görev yaptığı Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'ndaki görevinden alınarak, uzak bir mahalledeki Dr. Bekir Sıddık Müftüler İlköğretim Okulu'na öğretmen olarak atandı.

Denizli 4. Asliye Ceza Mahkemesi, 1,5 yıl süren yargılamanın ardından Yıldız'ın kendi branşıyla ilgili kitabı bazı öğrencilere dağıtmış olmasının görevi kötüye kullanma suçu oluşturmayacağına karar verdi. Mahkeme, yaptığı araştırmada, Yüksek İslam Enstitüsü mezunu olan, çalışkanlığından dolayı maaş mükafatı, üç takdir ve üç teşekkür belgesi verilen Yıldız'ın dağıttığı iddia edilen kitap hakkında yasaklama ve toplatma kararı olmadığına işaret etti. Mahkeme kararında şöyle denildi: "Söz konusu kitap, dosyada mevcut yazı ve raporlardan anlaşılacağı üzere İslâm dini ve dinin emirlerinden olan namazla ilgilidir. Kitabın bazılarımızca beğenilmemesi veya uygun görülmemesi, böyle bir suçu oluşturmasını gerektirmeyeceği anlaşılmakla sanığın beraatine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır." Yıldız, mahkemeye sunduğu belgelerde kitabın dağıtıldığı iddia edilen 23 Nisan'da yurtdışında (Suriye'de) olduğunu, izin ve pasaport belgeleriyle ispatladı.

Memur Sendikaları Konfederasyonu'na bağlı Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Denizli Şube Başkanı Ahmet Sert, Yıldız'ın yalan bir bilgi sebebiyle linç edildiğini söyledi. Eğitim-İş'in olaylarda siyasi davrandığını ifade eden Sert, ilgili sendikanın "çamur at, izi kalsın" mantığıyla hareket ettiğini söyledi. Sert, Yıldız'ın bütün haklarının iade edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.   RESUL CENGİZ- ZAMAN

 

MEB, ''FELSEFE DERSİNİN RUHUNA EL FATİHA'' BAŞLIKLI HABERİ YALANLADI

MEB'den Radikal'in haberine yalanlama

MEB'den Radikal'in haberine yalanlama
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Radikal Gazetesi'nde bugün yayınlanan "Felsefe dersinin ruhuna el Fatiha" başlıklı haberi yalanladı.

Bakanlık tarafından yapılan yazılı açıklamada, MEB tarafından yürütülen program geliştirme çalışmalarında "katılımcılık" ilkesi gereği ilgili akademik ve sosyal paydaşların görüşleri alındıktan sonra olgunlaştırılan taslak programların Talim ve Terbiye Kurulu'nda görüşülerek karara bağlandığı hatırlatıldı. Açıklamada, 1993 yılından beri uygulanmakta olan mevcut felsefe öğretim programının da öğrenci merkezli eğitim yaklaşımına uyarlanması için Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından Kayseri'de bir grup akademisyen ve öğretmenden oluşan özel bir ihtisas komisyonu kurulduğu belirtildi.

Diğer derslerde yapıldığı gibi bu dersin de taslak programı, ilgili akademik ve sosyal paydaşların görüş ve değerlendirmelerine sunulduğunun vurgulandığı açıklamada, "Bu taslağın henüz resmi bir geçerliği bulunmamaktadır. Bu yaklaşım gereği, kendilerinden görüş istenen birçok akademik ve sosyal paydaşın taslak metni tamamlayıcı, geliştirici nitelikteki önerileri Bakanlığımıza ulaşmış ve bu öneriler takdire şayan bulunmuştur. Ancak kendilerinden görüş istenen bazı paydaşların ise program taslağına katkıda bulunmak yerine henüz resmi geçerliği bulunmayan bu taslağı kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuş gibi basın üzerinden tartışmaya açmaları demokratik katılımcılık kültürüne uygunsuzluğu açısından dikkat çekicidir. Belirtilen gazete haberinde verilen ve taslak metinden alıntılanan bazı içeriklerin 1993 tarihli felsefe dersi programında da bulunduğu halde bunların şimdiye kadar haber konusu edilmeyerek, bu konulara ilk defa yer veriliyormuş gibi kamuoyunun dikkatine sunulması meslek ilkelerine uygun olmadığı düşünülmekte ve iyi niyetle bağdaşmamaktadır. Konu ile ilgili çalışmalar Bakanlığımızın ilgili birimlerinde gerekli bilimsel ciddiyet içinde sürdürülmekte olup çalışmalar tamamlanınca kamuoyuna duyurulacaktır. Bu aşamada taslak metinler üzerinde yapılan spekülasyonlara itibar edilmemesi önem arz etmektedir. Durum kamuoyunun bilgisine önemle arz edilir." ifadeleri kullanıldı. CİHAN

 

GÜNEŞ GAZETESİ OLAYI NASIL ÇARPITTI?

 

Bu kadar da olmaz dedirten yalan - İZLE

Bu kadar da olmaz dedirten yalan - İZLE
Güneş Gazetesi haber çarpıtmada sınır tanımadı ve ders dinleme yüzünden meydana gelmiş bir dayak olayına Fethullah Gülen Hocaefendi'nin adını karıştırdı.

Denizli'nin çal ilçesinde dersi anlamadığını söyleyen öğrenci, saygısızlık ettiği gerekçesiyle öğretmeni tarafından dövüldü. Olay bu kadar anlaşılır ve basit olmasına rağmen, Güneş Gazetesi, İletişim Fakültelerinde okutulacak bir çarpıtma yaptı ve haberi "Fethullah Gülen sorusuna yumruklu cevap" şekline çevirdi.

Güneş Gazetesi'nde dün yer alan bir haber, "Bu kadar da olmaz" dedirtti.

Haberde Denizli'nin Çal İlçesi'nde görev yapan tarih öğretmeni Cemil Yıldız'ın öğrencilere Gülen'i öven sözler söylediği, öğrencilerden birinin alay etmesi üzerine de öğrenciyi koridorda yumrukladığı yazıyordu.

Ancak dayak olayının mağduru öğrenci bile Güneş gazetesinin çarpıtma haberini yalanladı.


HOCAM ANLATIVERİN BUNU ANLAMADIM BEN. BEN KAÇ KERE ANLATACAĞIM KONUŞMA DEDİ ÜSTÜME YÜRÜDÜ. SINIFTAKİLER TUTTU. ONDAN SONRA BENİ İDAREYE GÖTÜRDÜ. KORİDORDA BURNUMA VURDU.

Olayın aslı gazetenin yazdığı gibi koridorda değil, sınıfta yaşanmıştı. Mevzu ise tamamen dersle alakalıydı.

ÖĞRETMEN BENİ HARİTA ALMAYA YOLLADI. İŞTE O SIRADA ARKADAŞLAR KİTAPTA YAZAN ATATÜRK'ÜN "İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR İLERİ" SÖZÜNÜ DENİZLİ'NİN ÇAL İLÇESİNDE SÖYLEMİŞTİR DİYE. BU SÖZÜ ÇAL'DA MI SÖYLEDİ DİYE SORMUŞLAR. BEN HARİTAYI GETİRDİM YANLIŞ HARİTAYI GETİRMİŞİM. BAŞKA ARKADAŞI YOLLADI. BEN SORDUM BANA AÇIKLAMA YAPMADI.

Güneş gazetesindeki haberin aksine, öğretmen öğrencinin kaçırdığı konuyu tekrar sorması üzerine kızmıştı.

HOCAM DEDİM ANLATIN, KAFAMA TAKILDI BANA BİR BAHSEDİN DEDİM. SONRA KALKTI ELİNDEKİ KİTABI ATTI BANA YUMRUK SALLADI İŞTE.

Müdür yardımcısına giden öğretmen ve öğrenci koridorda müdür yardımcısıyla karşılaştıklarında ise öğrenci olayı anlatırken öğretmen iyice kontrolden çıkıp bir yumruk daha vurdu.
MÜDÜR YARDIMCISININ ODASINA GÖTÜRÜRKEN MÜDÜR YARDIMCISI KARŞIMIZA GELDİ. İŞTE ONA BU ÇOCUK DERSİN HUZURUNU BOZUYOR DEDİ. BEN DE MÜDÜR YARDIMCISINA ANLATIRKEN SINIFTAKİ OLAYI ANLATIRKEN BURNUMA VURDU.

Öğretmense öğrenciye, saygısızlık yaptığı ve kendisiyle alay ettiği gerekçesiyle vurduğunu söyleyerek kendini savundu. Öğrenci ile öğretmen arasında tamamen dersle ilgili bir olaya bile Fethullah Gülen Hocaefendi'nin adını karıştıran Güneş gazetesi ise bir kere daha okuyucularına pes dedirtti. Öğretmen Cemil Yıldız'la ilgili de soruşturma başlatıldı.

 

HUYLU HUYUNDAN VAZGEÇMİYOR

<b>Çuvalladılar!</b> 2009'un ilk yalan haberi

Çuvalladılar! 2009'un ilk yalan haberi
Bazı medya gurupları Bahçelievler'de yılbaşı gecesi vurulan gençlerin içki nedeniyle saldırıya uğradığını iddia etmişti.

Mahalleli ise bu iddiaları yalanlayarak haberlere büyük tepki gösteriyor. 9 yıldır olayın olduğu sokakta oturduğunu söyleyen Ergin Kırca, "Bizim muhitimizde herkes birbirine karşı çok saygılıdır. Kimse ne içki içtiği için ne de mini etek giydiği için hiç kimseye tepki göstermez. Olayın bu şekilde medyada yer alması çok çirkin." diye konuşuyor. Yaralıları hastaneye götüren Kadir Ülker, "Misafirleri geçirirken kapının önünde kanlar içinde yatan genci gördük. Apartman yöneticisinin arabasına koyarak hastaneye götürmeye yardımcı oldum. Ama biz yetiştiğimizde zaten çocuk ölmüştü." diye konuşuyor. Saldırganın gençleri içki nedeniyle değil, gürültü yaptıkları gerekçesiyle kovalamış olacağını ifade eden Ülker, adli bir vakanın bu şekilde çarpıtılmasına karşı çıkıyor. 14 yıldır yaşadığı sitede en ufak bir tahammülsüzlüğe rastlamadığını vurgulayan Ülker sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bizim kapının altında mini bir market var. Orada sürekli gençler oturup bira ve içki içer. Ama ben şimdiye kadar hiç kimsenin bu insanlara bir şey söylediğine şahit olmadım. Bu yüzden olayı canlı yayında mahalle baskısı olarak gösteren televizyon kanalına sokaktaki herkes çok kızarak tepki gösterdi. Bizi kimsenin böyle göstermeye hakkı yok."

Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre Haznedar İstanbul Evleri Sarmaşık Sokak'taki parktaki gençlere saldıran 25 yaşındaki Bekir Yavuz, 2002 yılında Rize'de bir cinayete karışmış. Çevresinde 'Vanlı Mehmet' diye tanınan Bekir Yavuz'un agresif ve sorunlu bir genç olduğunu söyleyen mahalle esnafı ise büyük korku yaşıyor. 19 yaşındayken cinayete karışan Yavuz'un ailesinin olay yerine yakın oturduğu bildiriliyor.

 

REUTERS'IN HABERİNİ BAKIN NASIL SERVİS ETTİLER

Habercilik REZALETİ !

Habercilik REZALETİ !
Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'ın Ergenekon hakkında derlediği haber yorumu nasıl çarpıttı?

Reuters muhabirinin İstanbul'daki bazı kişileri konuşturarak yaptığı haber yorumu, Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'ın muhabirinin yorumuymuş gibi sundu. Bununla da kalmayarak Reuters'ın haber yorumunda geçen diğer Türk ve yabancı kişilerin yorumlarını görmezden geldiler.

Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'a konuşan bir yorumcunun söylediklerini 'Reuters'ın muhabiri söylemiş gibi' vermeyi tercih ederken, Ergenekon konusunda ısrarlı hedef saptırdığı yönündeki iddialara bir yenisini daha eklemiş oldu.

Reuters'da yer alan haberin orjinal başlığı "Türkiye darbe planını soruşturuyor-İktidar partisi mahkemede" şeklindeyken, Hürriyet ve CNN Türk bu başlık altındaki haberin içinde görüşüne yer verilen Jenkins'in ifadesini, ajansın yorumuymuş gibi başlık olarak seçti, haberi de şöyle verdi: "Reuters yorumu: Ergenekon uyduruk bir örgüt"

İstanbul'da yaşayan ve Türkiye'deki güvenlik meselelerinde uzman olduğu belirtilen Gareth Jenkins, Reuters'a yaptığı açıklamada, "Ergenekon belki bir cani örgüt olabilir ve de yargılanması gerekebilir. Fakat özensiz,bir örgütlenme ve yaşlı kişilerin sorumluluğunda. Bunun çok ciddi bir şey olabileceği hayli şüpheli" ifadesini kullanmıştı.

Reuters haber yorumunda, sadece Gareth Jenkins'i değil, Türk ve yabancı çok sayıda kişinin, Ergenekon konusunda yorumlarına yer vermişti.
 

İŞTE HÜRRİYET'İN ÇARPITMA HABERİ


BU DA CNN TURK'TE YER ALAN HABER



Dünyanın önde gelen haber ajanslarından Reuters önceki gün, İstanbul'daki bazı uzmanları konuşturarak Ergenekon soruşturmasına ilişkin haberini servise koydu. Reuters'da yer alan haberin orjinal başlığı "Türkiye darbe planını soruşturuyor" şeklindeydi. Ancak, bazı gazeteler, bu başlık altındaki haberin içinde görüşüne yer verilen güvenlik uzmanı Gerıt Cenkins´in bir sözünü, ajansın yorumuymuş gibi başlık olarak seçti ve haberi de "Reuters yorumu: Ergenekon uyduruk bir örgüt" şeklinde verdi.

YORUMCUNUN SÖZLERİNİ ÇARPITARAK REUTERS YORUMU DİYE VERDİLER
Skandal, bununla da sınırlı kalmadı. Çünkü alıntı yapılan Cenkins'in sözleri de yanlış tercüme ile okuyuculara aktarılmıştı. "Ergenekon belki bir cani örgüt olabilir ve de yargılanması gerekebilir. Fakat dalgalı (titiz örgütlenmeyen, özensiz, yarım yamalak) bir örgütlenme ve yaşlı kişilerin sorumluluğunda" diyen İngiliz güvenlik uzmanının sözleri, tamamen çarpıtılarak haberin başlığı olarak kullanıldı.

Bununla da kalmayan gazete ve televizyonlar Retures'ın haber yorumunda geçen diğer Türk ve yabancı kişilerin yorumlarını da görmezden gelerek Ergenekon konusunda ısrarlı hedef saptırma gayretlerine bir yenisini daha eklemiş oldu.

 

AYDIN DOĞAN KOMŞUSUNU MANŞET YAPTI

Hürriyet bu haberi niçin manşet yaptı?

Hürriyet bu haberi niçin manşet yaptı?
Aydın Doğan, komşusuna "sahte şeyh" diye Hürriyet'ten vurdu ama işin aslı rant çıktı.

Hürriyet Gazetesi'nde dün yayınlanan "Sahte şeyhin mera oyunu" başlıklı haberinin altından ilginç bir gerçek ortaya çıktı.

Habere konu olan arazinin hemen yanı başında gazetenin sahibi Aydın Doğan'a ait villa kentin kurulduğu belirlendi. D Yapı tarafından 2004 yılında ruhsat alınarak yapımına başlanan sitede 180 villa yer alıyor. Aydın Doğan'a ait villa kentin yanı başındaki mera olduğu iddia edilen arazinin ise Yaşar Yılmaz'ın tapulu malı olduğu belirlendi. Elde edilen 1979, 1982, 1989 ve 1992 tarihli 6 adet resmi tapuya göre Yaşar Yılmaz'ın 26 dönümlük arazisi bulunuyor. Arazilerin tamamı tapu kayıtlarında 'tarla' olarak geçiyor. Yine resmi tapu kayıtlarına göre arazilerin söz konusu tapu tarihlerinde para ödenerek satın alındığı belirlendi. Akfırat Belediyesi'nden yapılan açıklamada ise haberlerin arkasında rant kavgası olduğu iddia edildi. Aydın Doğan'ın gazetelerinde yer alan haberin komşusu Yaşar Yılmaz'ı da üzdüğü öğrenildi.


Hürriyet Gazetesi'nde dün ilginç bir şeyh-arazi haberi yayınlandı. Haberde, "İstanbul'un Tuzla ilçesine bağlı Akfırat Beldesi'nde, beş yıl önce jandarma operasyonuyla çete suçundan tutuklanan, 15 kadınla harem kurduğu çiftliğine 'mera alanı' olduğu gerekçesiyle yıkılıp el konulan sahte şeyh Yaşar Yılmaz, aynı araziye bu kez imar oyunuyla geri döndü." ifadeleri kullanıldı. 28 şubat sürecinde bu iddialarla gündeme gelen Akfırat, daha sonra İstanbul'un rantı en yüksek alanları içerisine girdi. Beldede arsaların metrekaresi şu anda 100 YTL'nin üzerinde değer görüyor. 28 Şubat sürecinde irtica haberleri ile gündeme gelen Yaşar Yılmaz'ın bölgeden jandarma zoruyla çıkartılmasından sonra pek çok büyük şirket Akfırat'ta lüks siteler kurdu. Söz konusu şirketler arasında irtica haberlerini yayımlayan Doğan grubuna ait D Yapı da yer alıyor. D Yapı'ya ait Akfırat Evleri 180 villadan oluşuyor. Konutların satış fiyatları milyon dolardan başlıyor. Akfırat'ta lüks konutlar inşa eden Doğan Grubu'nun gazetelerinde yer alan haberler ise dikkat çekici. Hürriyet'in haberinde "Belde belediyesinin vatandaşlardan muvafakat belgesi alıp Tarım İl Müdürlüğü'ne başvurması üzerine Valilik Mera Komisyonu araziyi mera vasfından çıkarıp kamu ortak alanı olarak tahsis etti. Belediye, 166 dönümlük araziden, Yaşar Yılmaz'a 25 dönüm, oğlu Enes'e iki dönüm, Akfırat Belediye Başkanı Hilmi Yıldız'a 900 metrekare, oğlu Enes Yıldız'a 13 dönüm hissenin metrekaresi 20 YTL'den (gerçek değerinin 1/13'ü) hisse sattı. Yaşar Yılmaz, belediyenin tümüyle yasadışı olduğu belirtilen bu işlemleriyle, daha önce zorla atıldığı çiftlik arazisine bu kez sınırları daha da genişletilerek dönmüş oldu." iddialarına yer verildi.

İddia edilen arazi Yaşar Yılmaz'ın tapulu malı
Ancak, habere konu edilen arazi resmi kayıtlarda Yaşar Yılmaz'ın tapulu malı olarak gözüküyor. Bahsedilen imar uygulaması ise Yaşar Yılmaz'a ait araziyi kapsamıyor. Belediye kayıtlarına göre haberde iddia edildiğinin aksine Yaşar Yılmaz'a ait arazilerin söz konusu imar uygulamasının dışında kaldığı belirlendi. Resmi tapu kayıtlarına göre Yaşar Yılmaz'a ait araziler şöyle: 11 Eylül 1979 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare, 9 Temmiz 1979 tarihli tapu senedine göre 5 bin 100 metrekare, 22 Eylül 1982 tarihli tapu senedine göre bin 900 metrekare, 11 Eylül 1979 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare, 9 Eylül 1989 tarihli tapu senedine göre 7 bin 200 metrekare, 14 Mayıs 1992 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare, 19 Nisan 1982 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare.

"İddiaların arkasında rant kavgası var"
Haberde yer alan iddialar üzerine dün Akfırat Belediyesi'nden de yazılı bir açıklama yapıldı. Belediyenin açıklaması şöyle: "Tüm iddialar, bölgemizden rant hedefleyenlerce uydurulan iddialardır. Beldemizde 2004 yılı itibariyle mera vasfı taşıyan 6 pafta 1140 parsel, belediyemizin 29.04.2004 tasdik tarihli Islah İmar Planı ile planlanmış ve 2004 yılında çıkarılan 5273 Sayılı "Arsa Ofisi Kanunu ve Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun" ile mera vasfından çıkartılarak TOKİ'ye devredilmiştir. Söz konusu parsel, bu tarihten sonra imar parseli olarak TOKİ adına uygulamaya girmiştir. Dolayısı ile sahte imzalarla mera vasfından çıkarıldığı tamamen uydurma ve gerçek dışıdır. Böyle bir sahtekarlığın olma ihtimali de zaten yüce mahkeme ve savcılar tarafından belediyemizin talebiyle araştırılmaktadır. Söz konusu uygulamadan kamuya ait 300.000 metrekarelik bedelsiz alan oluşturulmuştur.(Yol, park, okul yeri ve sosyal donatılar) Aynı zamanda 40 yıldır kangren haline gelen bu bölgedeki imarsızlık, bu uygulamayla çözüme kavuşturulmuştur. Belediyemizin bu hakkı, ilgili yasa maddelerinde de açıkça gösterilmiştir. Yapılan bu uygulama da vatandaşlarımız tarafından memnuniyetle karşılanmış sivil toplum kuruluşları tarafından belediyemize defalarca teşekkür plaketleri verilmiştir. Belediyemizin Fırat Mahallesinde 3194 Sayılı İmar Kanununun 18 Maddesine istinaden yapmış olduğu imar uygulamasına toplam 635.000 metrekarelik alan girmiştir. Bu alanda 1075 malik bulunmaktadır. Bu alan içerisinde de Yaşar Yılmaz adlı kişiye ait 26.300 metrekare yer mevcuttur. Bu arsalar 1979, 1980,1982 ve 1992 yıllarında alınmış olup, tapuları hem belediyemizde hem de Tapu Kadastro Müdürlüğünde mevcuttur. Dolaysıyla; söz konusu kişiye 18 uygulaması ile tahsis edilmiş her hangi bir yer söz konusu değildir. 18 uygulamasında hiç kimseye yer tahsisi yapılamaz. Ancak var olan tapuları da belediyemizin iptal etme gibi komik bir yetkisi yoktur!"  AKTİFHABER

 

 

YİNE VATAN, YİNE ÇARPITMA HABER

Cuma namazı kriz çıkarmış !!!

Cuma namazı kriz çıkarmış !!!
Her geçen gün yeni bir habercilik skandalına daha imza atan Vatan gazetesi, bakın bu kez nasıl çarpıttı!

Haber 5'in haberine göre Vatan gazetesi, çarpıtma haberlerine bir yenisini daha ekledi. Özellikle halkın mukaddesatı ile ilgili konular provakatif haberciliği yapmasıyla gündeme Vatan gazetesi bu kez de Milli Takım futbolcularının Cuma namazı kılma isteğini 'Cuma namazı Kriz yarattı!' başlığıyla haberleştirdi. Vatan'ın bu tavrı 2002 yılında Güney Kore ve Japonya'da Cuma namazı kılan Milli Futbolcularımıza yönelik medya lincini anımsatırken, böylesi provokatif bir haberin Milli Takım'ın hayati Portekiz maçı öncesinde verilmesi de kafaları karıştırdı.


İÇİMİZDEKİ PORTEKİZLİLER Mİ?

Vatan gazetesinin iddiasına göre, İsviçre'de kampta bulunan Milli Takım futbolcularının dün öğle saatlerinde Cuma namazı kılmak istemesi krize neden oldu. Vatan, krizin gerekçesi olarak ise, futbolcuların Türk Camiine gitmek istemesini gösterdi. Namaz, oruç ve başörtüsü halkın mukaddesatını aşağılayacı haber yapmayı gelenek haline getiren Vatan'ın Müslüman Türkiye halkının bağrından çıkardığı Milli Takım futbolcularının namaz kılmak istemesini 'Kriz' olarak duyurması ise daha çok tepki çekeceğe benziyor.

Vatan'ın haberi 2002 yılında Milli Takımımız'ın Güney Kore ve Japonya'da düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası'nda çıkarılan aynı başlıklı provakatif haberleri hatırlatırken, aynı haberlerin altı yıl sonra yine aynı medya grubunun gazetelerinde yer alması ise kartelin din düşmanlığında hiçbir değişiklik olmadığını ispatlar nitelikte.

YİNE VATAN, YİNE PROVOKASYON

Milli Takımımız'ın 2008 Avrupa Şampiyonası sebebiyle bulunduğu İsviçre'de namaz kılma isteğini kriz olarak takdim eden Vatan'ın, Portekiz maçı gibi önemli bir maç öncesinde böylesi haberler yapması ise otoriteler tarafından sorumsuz gazetecilik olarak vasıflandırılıyor.

SABIKALILAR!

Hatırlanacağı üzere Türkiye Futbol Milli Takımı 2002 Dünya Şampiyonası'nda önemli bir başarıya imza atmış ve dünya üçünçüsü olmuştu. Ancak o zaman da futbolcuların namaz kılma isteği kriz olarak servis edilmiş ve dönemin önemli kartel tüfeklerinden Tuncay ÖZKAN Milli Takım içinde irticai yapılanma olduğunu iddia ederek dünya şampiyonluğunu kıl payı kaçıran takımımız hakkında bakın neler yazmıştı:

"Namaz krizi

İlk kriz Milli Takım’ın Hong Kong kampına gitmesiyle baş göstermiş. Kampa giren futbolcular çalışmalarını sürdürürken, Hakan Şükür’ün başını çektiği bir grup futbolcu cuma namazı kılmak istemiş. Teknik Direktör Şenol Güneş önce mırın kırın etmiş ama, sonra takımda kendisinden daha etkin olan Hakan’ın sözünü yerde bırakmamak için, "isteyenler otelde kılsın" diyerek namaza gidilmesine olur vermiş.

Bu arada Milli Takım antrenörlerinden eski Trabzonsporlu ünlü futbolcu Ünal Karaman’ın etkisini de anlatmak lazım. O da Hakan ile birlikte Güneş’e baskı yaparak Hong Kong’daki camiye gitmek istediklerini belirtiyor. Güneş’in haklı olarak takımda ikilik çıkmasın düşüncesiyle düşünme süresi içinde Haluk Ulusoy da Güneş’i arayarak futbolculara hoşgörülü davranmasını söylüyor. Böylece takım toplu olarak cuma namazına gidiyor. Ancak takımdaki bazı futbolcular namaza katılmıyor.

Sorun da burada başlıyor zaten. Kılanlar kılmayanlar diye takım ikiye bölünüyor.

Su testisi çatlayınca

Kadro dışı bırakılan Tayfun ve Serhat namaza katılmayan futbolcular arasındalar. Kadro oluşturulduğu sırada Hakan Şükür ve Emre Belözoğlu’nun bu futbolcuların gönderilmesi konusunda büyük baskı yaptığı söyleniyor. Hakan Şükür’ün, İlhan Mansız’ın da gönderilmesini istediği ancak yönetimin bunu göze alamadığı da kampta konuşulanlar arasında.

Dünya Kupası finalleri başlıyor ve A Milliler ilk maçı 3 Haziran’da Brezilya ile oynuyor. Hakan Şükür maçta hiçbir varlık gösterememesine, tek bir pozisyona dahi girememesine karşın 90 dakika boyunca oyundan alınmıyor. Buna rağmen Şenol Güneş maçın en iyilerinden Yıldıray’ı oyundan alıyor. O da ilk namazda bulunmayanlardan. Daha sonra futbolcular Seul’de cami ziyaretinde bulunuyorlar. Bu ikinci cami ziyareti aradaki soğukluğu gidermeye yetmiyor." (Milliyet, 12.6.2002)

Kartel medyasının olası bir başarısızlıkta yine sorumluluğu namaz kılan futbolculara yükleyip yüklemeyeceği merak edilirken, Vatan'ın haberi üzerine TFF Başkan'ı Hasan Doğan'dan ve Milli Takım yetkililerinden henüz bir açıklama gelmiş değil.

 

BU KAÇINCI YALAN BÖYLE?

Derste namaz kılmamışlar !

Derste namaz kılmamışlar !
Ders saatinde namaz iddiası yalanlandı. Olayı basına bir öğretmen ile bir eğitim sendikasının sızdırdığı ortaya çıktı.

Adana Fatih Terim Lisesi'nin terasında bazı öğrencilerin ders saatinde namaz kıldıkları yönünde çıkan haberler üzerine açıklama yapan Okul Müdürü Ahmet Nacar, öğrencilerin teneffüste namaz kıldıklarını söyledi. 750 öğrencisi bulunan Fatih Terim Lisesi'nde bazı öğrencilerin ders saatinde namaz kıldığı iddiaları ve bu ibadeti yerine getirenlerin 'gerici, yobaz, örümcek kafalı' şeklinde nitelendirilmesi öğrenciler ve aileleri tarafından büyük tepki çekti.

Haberde öğrencilerin 12.30'da derse girdikten sonra bir grubun derse girmeyip okulun terasında toplu namaz kıldığı belirtildi. Oysa öğrencilerin birinci dersin bitimindeki 7 dakikalık teneffüste ibadetlerini yerine getirdiği ortaya çıktı. Söz konusu haber, birlikte verilen fotoğraflarla da çelişti. Ders saatinde namaz kılındığı iddia edilmesine rağmen, fotoğraflarda bir kısım öğrencilerin okul bahçesinde gezinti halinde olması, bazı öğrencilerin camdan çevreyi seyretmesi 'ders saatinde namaz kılındığı' yönündeki iddiaları da çürüttü. Öğrencilerin cami uzak olduğu için ve okulda ibadet yapacak başka bir boş oda veya sınıf bulamadıkları için zaman zaman açık tutulan çatı kapısından terasa çıktıkları ve burada namaz kıldıkları öğrenildi.


Son aylarda işini gücünü türbanla okula girenleri ve namaz kılan öğrencileri avlamaya bağlayan Doğan Grubu'nun amiral gemisi Hürriyet ve yardımcı klavuz gemisi Milliyet ile Vatan yeni bir başarıya( ! ) imza attı. Adana’da bulunan Fatih Terim Lisesi’nin çatı katında bir grup öğrenci ders saatinde toplu namaz kıldı. Haber 1 adet resimle de desteklenmiş. Amaçları her zaman üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek olan ve bu yüce uğurda( ! ) daha önce onlarca kez çuvallayan 2 güzide gazetemiz yine çuvallamışa benziyor. Zira Diyanetin sitesine, yada Hürriyet ve Milliyet'in de dahil olduğu Ulusal ve yerel gazetelerin namaz vakitleri bölümüne göz atıldığında görülecek ki bu haberde pek çok haber gibi omurgasız. Şöyle ki. Haberde Saat 12:30 da ders zili çaldığında diğer öğrenciler sınıflara girerken bir grup öğrencinin çatıda toplu namaza durduğu yazılmış. Yer neresi Adana.. Toplu namaz kıldığı iddia edilen arkadaşlar ne namazı kılıyor olabilir ? Kaçan sabah namazını toplu kılmıyorlarsa (ki fıkıhta böyle bir uygulama yok) Öğle namazı. Peki Adana’da öğle namazı kaçta okunuyor saat 12:44 (Bkz http://www.diyanet.gov.tr/turkish/vakithes_namazsonuc.asp) Fazla söze gerek yok takdir sizin. Galiba Amiral gemisi ve kılavuz gemi yine su alıyor, battı batacak. Bu arada hatırlatmakta fayda var Okulda namaz kılmak yasalara göre yasak değil. Bu konudaki tek düzenleme; Talim Terbiye Dairesi Başkanlığı'nın 13 Aralık 1977 sayılı tebligatı... Valiliklere gönderilen telbigatta, ibadet etmek isteyen öğrencilere okul müdürlüklerinin gereken kolaylığı sağlaması isteniyor. Bu isteğin de Anayasa'nın 19'uncu maddesindeki din ve vicdan hürriyeti gereği olduğu belirtiliyor.

OKUL MÜDÜRÜ YALANLADI

Okul Müdürü Nacar, öğrencilerin ders saatinde namaz kıldığı yönündeki iddiaların tamamen asılsız olduğunu belirterek, okulu, okul dışından bazı çevrelerin hedef aldığını dile getirdi. Öğrencilerin namaz kıldığı terasa açılan kapıların genellikle kilitli tutulduğunu kaydeden Nacar, "Ancak okulda bazı sıra ve masalar fazlalık geliyor. Kullanılmayanları bazen çatıya koyuyoruz. Bu sırada kapı açıldığında öğrenciler namaz kılmış. Beş yıldır bu okulda görev yapıyorum. Şimdiye kadar böyle bir şey olmuş değil. Bu çevre muhafazakâr eğilimli bir çevre. Öğrencilerin ibadetini yerine getirmesi doğal bir durum. Kimsenin ibadetine karışmayız. Zorla kılacaksın, kılmayacaksın da diyemeyiz." diye konuştu.

Nacar, öğrencilerin ders saatinde namaz kıldıkları iddiasını da kesin bir dille yalanladı. Nacar, "Dersi bırakıp da kimse namaz kılmaz. Dersteki öğretmenin 'gidin namaz kılın' deme yetkisi yok. Böyle bir zorlama da yok, onu yapan da yok. Özel bir namaz kılma yeri ayarlama imkanımız da yok." dedi.

ÖĞRENCİLER TEPKİLİ

Habere konu olan öğrenciler ise, küçük yaşlardan beri namaz kıldıklarını belirtti. Öğrenciler, okula 1 kilometre mesafedeki camiye gidemedikleri için evde abdest alarak okula geldiklerini; öğle namazını birinci ile ikinci ders arasındaki teneffüste uygun buldukları yerde kıldıklarını söyledi.

Bir eğitim sendikasının bazı yayın organlarını arayarak yönlendirmesinden şikayet eden öğrenciler, kendilerinin 'terör suçu' işlemiş gibi gösterilmesine bir mana veremediklerini ifade ettiler. Liseli öğrenciler, "Biz içki, uyuşturucu kullanmadık, hırsızlık yapmadık, terörist muamelesini hak etmedik." dediler.

Namaz kılan öğrenciler arasında yer alan A.D., anne ve babasının da namaz kıldığını; aslen Mardinli olduğunu belirterek, "Ailemden küçük yaştan beri namaz kılmayı öğrenmiş, ergenlik yaşına gelmiş bir öğrenciyim. Kimsenin yönlendirmesi ile namaz kılmıyoruz. Namaz kılanlar da farklı farklı sınıflardan öğrenciler. Okula evden abdestli gelip ders arasında namaz kıldık. Bunda ne çevreye, ne okul yönetimine zararımız var. Namaz kılınmasını gericilik olarak görenler, dolaylı yoldan din, namaz, Allah düşmanlığı yapıyor. Namaz kılmayıp elimize uyuşturucu, eroin, hap alsak herhalde bu çevreler memnun olacaktı." dedi.

Namaz kılan öğrencilerden bir diğeri olan Ü.S. de, okulda ibadet yapmanın suç gibi gösterilmesini anlayamadıklarını; namazın karşısında olan kişilerin art niyetli olduğunu kaydetti.

İNCELEME BAŞLATILDI

Bu arada, Adana Milli Eğitim Müdürlüğü'nden bir müdür yardımcısı ve bir müfettiş olayın internet sitelerinde haber olarak yer almasının ardından okula gelerek inceleme yaptı. Okulun başka bölümlerinde mescit veya namaz kılmak için ayrılmış oda olup olmadığını kontrol eden görevliler, tutanak tutarak Milli Eğitim Müdürlüğü'ne sundu.

SENDİKA İHBAR ETMİŞ

Öte yandan, namaz kıldıkları görüntülenen öğrencilerin çevrede oturanlar tarafından ihbar edildiği haberleri yalanlandı. Gazetecileri bir öğretmen ile bir eğitim sendikasının yönlendirdiği öğrenildi. Haberdeki demecinde namaz kılınmasını 'gericilik' olarak niteleyen Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa ile aynı sendikaya üye başka bir öğretmen tarafından habercilerin yönlendirildiği iddia edildi.  CİHAN

 

 

'MAHALLE BASKISI' DEĞİL, MEDYA YALANI

Vatan'ın haberi yine YALAN çıktı

Vatan'ın haberi yine YALAN çıktı
Malatya'da iç çamaşırı satan esnafın vitrinde sergilenen ürünler nedeniyle imzasız mektuplarla tehdit edildiği iddiasının asılsız olduğu ortaya çıktı.

Bazı gazete ve internet sitelerinde yer alan "İç çamaşırları için iffetimizi zedeliyor bildirisi" başlıklı haberlerde işyeri ismi verilmemesine rağmen haberde dükkanlarının fotoğrafları kullanılan esnaf olaya tepki gösterdi.

Zaman'a konuşan esnaflar, bahsedildiği gibi bir tehdit mektubu almadıklarını söyledi. Malatya'nın en işlek caddesinde faaliyet gösteren işyeri sahipleri hafta sonu kapılarının altından atılan herhangi bir mektup olmadığını, her kesimden müşterileri olduğunu, yıllardır hiçbir tepki veya tehditle karşılaşmadıklarını dile getirdiler. İşyeri fotoğrafları yayınlanan esnaflar, gerçeği yansıtmayan haberler nedeniyle yasal yollara başvuracaklarını da vurguladılar.

Söz konusu haberlerde, iç çamaşırı vitrinde sergileyen işyerlerine 'Duyarlı Malatyalı Kadınlar' adına yazılmış "Haya ve iffet zedeleniyor. Toplumun ahlakının daha da bozulmasına vesile olan bu tür davranışlardan sizi de vazgeçmeye çağırıyoruz" yazısı ile karşılaştıkları iddia ediliyor. Habere konu fotoğraftaki Öz Gürbüz isimli işyerinin sahibi İhsan Gürbüz, işyerine herhangi bir mektup atılmadığını belirtiyor. Gürbüz, "Mağazalarımızın vitrin fotoğraflarının çekilerek oluşturulan bu haberin gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok. Hassas ve bilinçli halkımızın kafasını karıştırmak için yapılan bu haberi esefle kınıyorum. Mütedeyyin müşterilerimizin mağazadan çıkarken çekilen fotoğrafları ile böyle bir hava verilmeye çalışılmış." ifadelerini kullanıyor. Gürbüz, iddiasını ispatlamadan, olmayan bir şeyi varmış gibi gösteren medya ile yargı önünde hesaplaşacaklarını aktardı.

Aynı haberde fotoğrafı gösterilen Sera İç Giyim'in sahibi Metehan Özgül, 3 yıldır işletmeciliğini yaptığı işyerinde bugüne kadar hiçbir şekilde baskı veya tehdit almadığını kaydediyor. Özgül, internet sitelerinde işyerinin fotoğraflarını görünce çok şaşırdığını ifade ederek, "Bizim kapımızın altından mektup atılmadığı gibi, bize bu konunun doğruluğu ile ilgili hiçbir şey sorulmadı. Dükkanımız her kesime hitap ediyor ve kimsenin birşey dediği yok. Bu haber yalandır ve işyerimizin prestijini zedelediğini düşünerek hukuki yoldan her türlü hakkımızı arayacağımızı bildirmek istiyorum." dedi. Aynı yerde çalışan Esma Yılmaz ise işyerlerine kapalı ve açık her türlü müşterinin geldiğini, bugüne kadar hiçbir sorun olmadığını, tepki veya tehdit almadıklarını belirtti.

Fotoğrafta yer alan Patik Alış Veriş Merkezi'nin sahibi Muhammed Ayhan da haberin yalan olduğunu aktardı. 5 yıldır aynı cadde üzerinde esnaflık yaptığını anlatan Ayhan, "Bizim dışımızda da bir iki esnafın mağazasının fotoğraflarını çekmişler, yazık günah diyorum. Esnaflarla uğraşmasınlar böyle bir şeyin Malatya'da olacağını zannetmiyorum. Biz toplumun yüzde 90'ına hitap ediyoruz." şeklinde konuştu.Haber yapılırken en azından kendilerine konunun sorulması gerektiğini dile getiren Ayhan ekmekle oynamanın vebalinin büyük olduğunu belirtip haberi kınadı.

 

 

CUMHURİYET'İN HABERİ KAYMAKAMLIK TARAFINDAN YALANLANDI

Cumhuriyet'ten bir yalan haber daha

Cumhuriyet'ten bir yalan haber daha
Cumhuriyet gazetesinin, Hasanoğlan'daki Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi'nde bulunan lokalin kapatılıp, mescit açıldığı yönündeki haberi yalanlandı.

Elmadağ Kaymakamı Osman Kaymak, habere konu olan çay bahçesinin ve açık alanın, okul aile birliği kararı ile masa oyunlarının oynanmaması şartıyla kiraya verildiğini belirterek, "Ancak okul içinde bulunan bu yerde kağıt ve okey oyunu oynandığı tespit edildiğinden, öğrencilere kötü örnek teşkil edeceği düşüncesiyle kaldırılmıştır. Çay bahçesinin salonu kapatılmamış olup, diğer sosyal etkinlikler için hizmet vermeye devam etmektedir" dedi.

Cumhuriyet Gazetesi'nin, 31 Mayıs 2008 tarihli haberinde, Hasanoğlan'daki Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi'nde bir mescid açıldığı, diğer yandan mevcut lokalin kapatıldığı iddasına yer verilmişti.

Elmadağ Kaymakamlığı, İlçe Milli Eğitim ve Hasanoğlan Öğretmen Lisesi Müdürü ise yapılan haberin tamamen asılsız olduğunu belirtti. Söz konusu haberde, lokalin amacının dışında kullanıldığı, okul aile birliği kararının görmezden gelindiği, 1960 yılından beri açık olan mescidin sanki yeni açılmış gibi gösterildiği ortaya çıktı.

Elmadağ Kaymakamı Osman Kaymak, konu ile ilgili açıklamasında şunları dile getirdi: "Adı geçen okulda bulunan mescid 1960 yılından beri personelin ibadet ihtiyacını karşılamak için açılmış ve 1985 yılında da bakanlıkça uygunluk onayı verilmiştir. Ayrıca, lokal statüsünde bir yerimiz bulunmamaktadır. Habere konu olan yer çay bahçesi ve açık alan olarak okul aile birliği tarafından mevzuata uygun olmayan masa oyunlarının oynanmaması şartıyla müstecire kiraya verilmiştir. Ancak okul içinde bulunan bu yerde kağıt ve okey oyunu oynandığı tespit edildiğinden hem sözleşmeye aykırı olması, hem de öğrencilere kötü örnek teşkil edeceği düşüncesiyle kaldırılmıştır. Ayrıca, çay bahçesinin salonu kapatılmamış olup, diğer sosyal etkinlikler için hizmet vermeye devam etmektedir."

Elmadağ Kaymakamı Osman Kaymak, söz konusu iddia ile ilgili gazeteye tekzip metni gönderdiklerini de sözlerine ekledi.  CİHAN

 

 

BİR HABER DAHA YALAN ÇIKTI

Park kavgasını tayt kavgası yaptılar

Park kavgasını tayt kavgası yaptılar
Sakarya Valisi Hüseyin Atak, ''Kimsenin ilimizi ve Sapanca'yı farklı göstermeye hakkı yoktur'' dedi.

Atak, Büyükler Türkiye Kürek Şampiyonası'nın ikinci günü akşamı yaşanan olaylarla ilgili olarak basın toplantısı düzenledi.

Bazı ulusal ve yerel basın organlarında ''milli kürekçilere tayt dayağı'' başlığıyla haberler yer aldığını kaydeden Atak, şunları söyledi:

''Sapanca ilçesi Kırkpınar beldesinde 3 gün süren kürek yarışmaları yapılmış ve yarışmalar başarıyla sonuçlandırılmıştır. Bu yarışmalara 24 kafile katılmış ve bu kafilede 240 sporcu yer almıştır. Bunların hepsi de Sapanca'da ikamet etmişlerdir. 31 Mayıs akşamı Ankara Üniversitesi'nin sporcu kafilesinin başkanı karakolumuza müracaat ederek, lise bahçesinde park halinde bulunan araçlarının lastiklerinin indirildiğini ve sporcularına bazı gençler tarafından hakaret ve darp edildiğini beyan etmesi üzerine, ekiplerimiz süratle olay yerine intikal etmiştir. Ankara Üniversitesi'ne bağlı kürek takımından bir öğrencinin yaralandığı görülmüş ve Toyota Hastanesi'ne sevk edilmiştir.''

-''İLİMİZİ FARKLI GÖSTERMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR''-

Olayda yaralanan genç sporcunun tedavi edildikten sonra taburcu edildiğini belirten Atak, araştırmalar sonucunda olaya karışan 5 kişinin yakalandığını bildirdi.

Olayın iddia edildiği gibi tayt nedeniyle çıkmadığını ifade eden Atak, sözlerine şöyle devam etti:

''Usulsüz bir şekilde park parası istenmesi nedeniyle tartışmanın kavgaya dönüşmesiyle karşılıklı darp vakası olmuş. Olay tamamen usulsüz park parası istenmesinden kaynaklanan bir olaydır. Bunu başka yöne çekmek, ilimizi farklı göstermek mümkün değildir. Sapanca'da 5 yıldır kürek yarışmaları yapılmaktadır ve en ufak bir şey de olmamıştır'' diye konuştu.

Atak, kafile başkanı Ankara Üniversitesi Su Sporları Öğrenci Eğitim Merkezi Başkanı Prof. Dr Yılmaz Akça ve sporcuların basın mensuplarına farklı beyanlarda bulunduklarını kaydetti.

Sapanca'nın turizm bölgesi olduğunu belirten Atak, ''İlçemizi ve ilimizi farklı göstermenin hiçbir faydası yoktur. Tamamen usulsüz park parası almak ve lastiklerinin inmesinden kaynaklanan hakaret olayıdır. Bunu başka yöne çekmek ilimize ve ilçemize zarar verir. Kimsenin ilimizi ve Sapanca'yı farklı göstermeye hakkı yoktur. Sakarya turizmi, tarımı ve sanayisiyle ülkemizin yıldızı parlayan bir ilidir. Burada hizmet etmekten gurur duyuyoruz'' diye konuştu. AA

 

 

CUMHURİYET'TEN BİR YALAN KLASİĞİ DAHA

Cumhuriyet'in Gülen'e son iftirası !

Cumhuriyet'in Gülen'e son iftirası !
Fethullah Gülen'le ilgili olarak yazdığı haberler mahkeme kararlarıyla yalanlanan Cumhuriyet gazetesi, taktik değiştirdi.

Gazete bu kez bazı bilgileri çarpıtarak haberleştirip Gülen'i kamuoyu önünde suçlu gibi göstermeye çalışıyor.

Çarpıtma ve yalan bilgilerden oluşan haberin kimi gazeteciler tarafından alınıp yorumlanması üzerine Gülen'in avukatı Orhan Erdemli, bir açıklama yaptı. Gülen'in 1982 yılında emekli olduğunu, sigortalı olması sebebiyle devlete fazladan primi ödediğini belirten avukat Erdemli, , "Müvekkilim kendisine haksız çıkar sağlamamıştır. Emekli olduktan sonra redaktörlük işini sürdüren Sayın Gülen sigortalı yapılmamış olsaydı bu sefer de vergi kaçırıyor denilecekti." yorumunu yaptı. Sosyal güvenlik uzmanlarına göre Gülen ile ilgili işlemler 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre yapılmış. Ortada yasa dışı bir durum söz konusu değil. Cumhuriyetin yalanı üzerine yorum yapan bazı yazarlar da, Nil A.Ş'nin hizmet alanından biri olan 'ajanda ve defter üretimine' vurgu yaparak kuşku uyandırmaya çalışıyor. Oysa Nil A.Ş bir yayınevi. Gülen'in kitaplarının büyük bir kısmı da, bu yayınevi tarafından basıldı. Yapılan yorumlarda bu gerçek gözardı edildi.

22 Mayıs 2008'de Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan habere Fethullah Gülen'in avukatı itiraz etti. Gazetenin Gülen'le ilgili 'haksız ve kuşku uyandırıcı iddialara yer verdiğine' dikkat çeken avukat Orhan Erdemli şöyle dedi: ''Müvekkilim muhterem Gülen, redaktör olarak çalıştığı dönemde yasal düzenleme ve hizmet akdinin gereğini aksatmadan yerine getirmiştir. Bu durum denetim tutanaklarında açık bir şekilde yer almaktadır. Diğer yandan, emekli olan Sayın Fethullah Gülen'in redaktör olarak çalıştığı dönemde sigortalı olması kendisine herhangi bir haksız çıkar sağlamamış, aksine, sigortalı olması sebebiyle fazladan prim ödenmiştir.'' "Yıllar önceki bir olayın çarpıtılarak yeniymiş gibi haber yapılması da art niyeti açıkça ortaya koymaktadır" diyen avukat, ''Emekli olduktan sonra redaktörlük işini sürdüren Gülen, sigortalı yapılmamış olsaydı, bu sefer vergi kaçırıyor denilecekti. Bu da gösteriyor ki, amaç gerçeğe uygun haber yapmak değil fırsat düşürüp muhterem Gülen'i karalamaktır".

Sosyal Güvenlik Uzmanı diyor ki..
Cumhuriyet'in ''Fethullah Gülen İzmir'de'' başlıklı haberinde Gülen'in 18.10.2002 ile 01.01.2003 tarihlerinde sigortalı işe başlamış gibi gösterildiği iddiası yer aldı. 'Sigortası bile yasalara aykırı'' başlığının kullanıldığı haberde Gülen, sanki suçluymuş gibi gösterildi. Sosyal Güvenlik Uzmanı Ziya Perver, Gülen'in emekli olduktan sonra bir yayınevinde 'redaktör' olarak çalışmasının önünde yasal bir engelin bulunmadığını söyledi. Gülen'in bir süre çalıştığı kurumda yapılan işlemlerin tamamı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 63. maddesine uygun. Perver bunu şöyle açıklıyor: ''Yaşlılık aylığı almakta iken sigor­talı olarak bir işte çalışmaya başlayanların yazılı talepte bulunmaları halinde yaşlılık aylıklarının ödenmesine devam olunur. Ancak bunlardan 78 inci maddeye göre tespit edilen prime esas kazançları üzerinden % 30 oranında Sosyal Güvenlik Destek Primi kesilir.'' Ziya Perver yapılan uygulamayı değerlendirirken, ''Devlet söz konusu uygulamada hiçbir şey kaybetmeden gelir elde ediyor. Bu da kişiye değil devlete fayda sağlıyor.''

Söz konusu haberdeki başka bir çarpıtma ise Fethullah Gülen'in çalıştığına yönelik yazılı sözleşmenin bulunmadığı kısmı oldu. Fakat o dönemki 1475 sayılı iş kanununun 9. maddesinde ''yazılı akit yapılmayan durumlarda işveren, işçinin isteği üzerine, kendisine genel ve özel iş şartlarını gösteren ve imzasını taşıyan bir belge vermekle yükümlüdür. Bu belgeler damga vergisi ve her çeşit resim ve harçtan muaftır.'' ifadesi geçiyor.

Bir yayınevi için 'redaktörlük' vazgeçilmez birimler arasında yer alıyor. Bu çerçevede, NİL AŞ, yayınladığı bazı eserler için Gülen'den hizmet alıyor. Cumhuriyetin haberinde yayınevinde 'redaktör' alarak görev yapan Gülen'in bu işi yurt dışında yapması da suç gibi gösteriliyor. Redaktör olarak çalışanların sabit mesai ve yer şartının olmadığı gerçeği görmezden geliniyor.

 

 

ASPARAGAS ÇIKMADI AMA HABER EPEY BAYATLAMIŞ ...

NTVMSNBC'nin haberi BAYATMIŞ !

NTVMSNBC'nin haberi BAYATMIŞ !
Eski haberleri yayınlamasıyla meşhur olan Daily Mail'in haberinin tarihini araştırmadan yayına koyan NTV kendini aklamaya çalışıyor.

Yeni Şafak gazetesinin ‘asparagas’ iddiasına ve “İngiliz’in din düşmanlığına NTV de takıldı” suçlamasına konu olan haber, aslında iki gün önce İngiliz Daily Mail gazetesinde, Suudi Arabistan’ın Al Riyadh gazetesi kaynak gösterilerek yayınlanmış!

Habere göre, Suudi Arabistan’da bir kadın, 30 yıllık kocasını “yüzüne baktığı” için boşuyordu. Gelenekler uyarınca, adam, karısının yüzünü hiç görmemişti. 30 yıl sonra bir gece kadın uyurken, peçesini kaldırıp yüzüne bakmış, kadın durumu fark edince, gelenekleri ihlal ettiği gerekçesiyle boşanmak için mahkemeye başvurmuştu.

“BİRİNCİ KAYNAK” YALANLADI AMA
Yeni Şafak gazetesi, dünkü sayısında, bu haberin “asparagas” olduğunu iddia etti; Daily Mail’i “din düşmanlığı” ile, NTVMSNBC’yi de “yalan haberi araştırmadan yayınlamakla, saygınlığına yakışmayan asparagas haber yapmakla, İngiliz’in din düşmanlığına takılmakla” suçladı. “Yeni Şafak iddiayı birinci kaynağına ulaşarak aydınlattı” diyen gazete, Al Riyadh gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulmuhsin Davud’a sorduğunu, Davud’un “Bizim gazetemizde böyle bir haber hiçbir zaman yer bulmamıştır. Böyle bir olay yaşanmamıştır” dediğini yazdı.

HABER ARŞİVDE DURUYOR
Yeni Şafak gazetesi, Al Riyadh’ın Genel Yayın Yönetmeni’nin sözünü “birinci kaynak” olarak yeterli bulup, iddiasını da bunun üzerine kurarak, hem gazetesinden, hem de internet sitesinden dünyaya ilan etti. NTVMSNBC “Dünya” servisi, bu iddia üzerine, Yeni Şafak’ın yaptığını değil, dediğini yaptı, haberi “birinci kaynak”tan araştırdı. Al Riyadh’ın internetteki arşivini taradı ve haberi buldu, Arapça orijinalinden çevirtti. Yeni Şafak’ın “birinci kaynağı” onları yanıltmış. Çünkü, Al Riyadh Genel Yayın Yönetmeni’nin “asla” gibi kesin bir ifadeyle reddettiği haber, gazetenin internet arşivinde, üstelik yayınlandığı sayının PDF formatıyla duruyor.

MEĞER HABER BAYATMIŞ
Ekim 2007 tarihli Al Riyadh gazetesinde çıktığı ve internet sitesinden yayınlandığı görülen haber aylar sonra (21 Mayıs 2008'de) Daily Mail gazetesinde SANKİ YENİ BİR HABERMİŞ gibi yer buldu. Orjinal haberin yayınlanma tarihini kontrol etme gereği bile duymayan NTVMSNBC, bayatlamış haberi okuyucularına sunmuş oldu...

 

 

SÖYLEMEDİĞİM SÖZÜ MANŞET YAPMIŞLAR, ÖZÜR BEKLİYORUM

Hürriyetin manşetine yalanlama

Hürriyetin manşetine yalanlama
AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Lagendijk, dün kendisiyle ilgili Hürriyet gazetesinin manşetinde yer alan haberi kınadı ve gazeteden özür beklediğini söyledi.

Zaman'a konuşan Lagendijk, pazartesi günü Washington'daki Amerikan-Türk Konseyi toplantısında dile getirdiği görüşlerin yanlış aksettirildiğini vurguladı. Haberde iddia edildiği gibi, 'AK Parti'yi, Türkiye'yi İran istikametine götürmekle itham etmediğini' belirten Lagendijk, sadece Türkiye'de böyle düşünenler olduğuna işaret ettiğini belirtti. Benzer görüşleri birçok platformda ifade ettiğini hatırlatan Lagendijk, "Söz konusu iddiaları ortaya atanların hatalı olduğunu düşünüyorum. Buna hiçbir zaman inanmadım. Bu insanları haksız çıkarmak için en iyi yolun AK Parti'nin reform sürecine yeniden sarılması olduğunu ifade ettim." dedi. "Bu, ya İngilizceyi iyi bilmeyen ya da sözlerimi kasten manipüle eden bir gazetecinin, sorumsuz bir davranışıdır." eleştirisini yönelten Lagendijk ekledi: "Avrupa'da herkese olduğu gibi AK Parti'ye de eleştiri yöneltiliyor. Ama ne AB, ne Avrupa Parlamentosu ne de ben, AK Parti'nin Türkiye'yi İran istikametine götürdüğü korkusunu taşıyor."

AK Parti'ye bu tür eleştirileri yapanların Cumhuriyet ve diğer bazı gazeteler olduğunu hatırlatan Lagendijk, "Benim hükümete çağrım, bu insanları haksız çıkarması ve bunun da en iyi yolunun Avrupa reformlarını yeniden gündeme getirmesidir." dedi. Hürriyet gazetesinin yayıncılığını da sert şekilde eleştiren Lagendijk, şöyle konuştu: "Bu, ya İngilizce'yi çok iyi bilmeyen ya da sözlerimi kasten manüple eden bir gazetecinin saçma sapan, sorumsuz bir davranışıdır. Her iki durumda da bugün yaptıkları yanlışı düzeltmeliler. Eğer Hürriyet yanlış yaptığını kabul eder ve bunu da birinci sayfaya taşırsa çok iyi olur." Hürriyet'in "İran'ı değil AB'yi göster' başlığıyla manşetten verdiği haberde Lagendijk'e atfen "AKP, Türkiye'yi İran'a doğru değil AB'ye doğru götürmek istediğini göstermeli. Reformları yaşama geçirmeli" ifadeleri kullanılmıştı.

 

 

BU GÖRÜNTÜLER KİM TARAFINDAN ÇEKİLDİ?

 

Esrarengiz kasedi kim çekti ? - İZLE

Esrarengiz kasedi kim çekti ? - İZLE
İstanbul Çavuşbaşı'nda Vatan Gazetesi muhabirleri ve mahalleliler arasında yaşananlara ilişkin bugün medyaya esrarengiz bir kaset servis edildi.

Çavuşbaşı'yla ilgili haberler dokuz gün önce gündeme gelmişti. Aradan bu kadar gün geçtikten sonra aniden ortaya çıkan sözde olay anı görüntülerini içeren kaset "bu görüntüler kim tarafından çekildi" sorusunu akıllara getirdi.

Vatan Gazetesi'nin Çavuşbaşı'nda yaşanan olaylara ilişkin haberleri, kısa bir aradan sonra bugün de devam etti. Yaklaşık iki hafta önce Vatan Gazetesi muhabirleri'nin Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yaşadığı evin görüntülerini izinsiz çekmek istemiş bu esnada gazetenin muhabirinin darp edildiği belirtilmişti.



Vatan gazetesi yargıya intikal eden bu olayı günlerce sütunlarından indirmedi. Semt sakinleri ise 'gerçeği yansıtan haberler vermediği' gerekçesiyle ciddi bir biçimde tenkit etti. Bu arada Samanyolu Haber mikrofonlarına konuşan bazı vatandaşların bölgede çirkin bir oyun oynanmak istendiğine dair sarf ettikleri sözler dikkat çekti.

Olayın üzerinde geçen 9 günlük sürenin ardından bugün ortaya bazı görüntüler çıktı. Vatan gazetesi tarafından bazı kareleri yayınlanan görüntülerde resim çekme - çektirmeme sürecindeki arbede anı yer alıyor. Kim tarafından çekildiği, neden bugüne dek ortaya çıkmadığı ve ne şekilde servis edildiği anlaşılmayan görüntüler gazete tarafından "savcılığa yeni ulaşan görüntüler" şeklinde duyuruldu.

Konuyla ilgilenen savcılık görüntünün kimseye verilmediğini söylerken, olayın tahkikatını yapan Çavuşbaşı Jandarma Karakolu da görüntülerin kendilerinden çıkmadığını söylüyor.

Bu arada söz konusu görüntülerin olayın yaşandığı gün jandarma görevlileri tarafından avukatlara da gösterilmiş olduğunun iddia edilmesi kafaları iyice karıştırdı. “BİZE GÖRÜNTÜLERİ GÖSTERDİLER. HATTA SESİ VARDI. NİYE ÇEKİYORSUNUZ GİBİ SESLER VARDI. AMA ONLAR KESİLMİŞ VE GÖRÜNTÜLERİN YERLERİ DEĞİŞTİRİLMİŞ.

Peki bu görüntüleri kim çekti? İlgililer Çavuşbaşı'nın bu ıssız bölümünde sokaktan geçen bir vatandaşın kamerayla bu görüntüleri çekme ihtimalinin akla pek yatkın olmadığını söylüyor.

Bu durumda geriye bir ihtimal kalıyor. Bölgeyi illegal olarak takip altında tutan bir mekanizma bu görüntüleri çekiyor bununla da kalmayıp medyaya servis ediyor. Konuya ilişkin haberler detaylandıkça olay daha da karmaşık hale geliyor.
13.Mayıs.2008 18:48:17

 

 

AMAÇLARI DİNDAR İNSANLARA BASKI YAPMAK

 

İŞTE YALANIN BELGESİ - İZLE

İŞTE YALANIN BELGESİ - İZLE
İstanbul Çavuşbaşı'yla ilgili haberlerin çirkin bir komplonun parçası olduğu her gün biraz daha net bir biçimde anlaşılıyor.

Bir gazetede günlerdir devam ettirilen saptırılmış haberler, yayıncılık mesleğinin kötü niyetli kişilerin ellerinde, ne denli tehlikeli bir silaha dönüşebileceğinin göstergesi olarak değerlendiriliyor. Çavuşbaşı'nda yaşayan sıradan vatandaşların ağzından çıkan ifadeler, Vatan Gazetesi'nin Türkiye'nin manevi dinamiklerinden Mahmut Ustaosmanoğlu'nun şahsı ve çevresini hedef alarak yaptığı haberlerin hazırlanış süreciyle ilgili çarpıcı ipuçları veriyor.



Hayli ilerleyen yaşı ve rahatsızlığı nedeniyle doktor gözetimi altında havası temiz bir yerde yaşamak durumunda olan Mahmut Ustaosmanoğlu'nun, Beykoz semtinde yerleşmiş olması bazı çevreleri harekete geçiriyor. Ustaosmanoğlu'nun 1 yıl önce kalmaya başladığı ev, yasadışı ve saygıdışı bir biçimde takip altına alınıyor. Birileri bunun adına "gazetecilik" diyor.

Semt sakininin bölgeye gelmesinden çok evvel, caddelere, sokaklara verilen isimlere manalar katılarak bu isimler kendisine atfediliyor ve ilgisiz durumlardan suçlayıcı anlamlar çıkartılmaya çalışılıyor. Haberi masada yazan alanda ise yazdığı senaryoya uygun hikayeler üretmeye çalışan sözde gazetecilerin hemen her iddiası yalan çıkıyor. Tıpkı Mahmut Efendi'nin yaşadığı evin değerinin 1.7 milyon YTL olduğu gibi.

Üretilen bir diğer hikaye ise sokakta bulunan bir duvar yazısı. Kısa bir araştırmayla onun da Mahmut Efendi ve çevresiyle yakından uzaktan ilgisi olmadığı anlaşılıyor.

Karanlık senaryolarının altını doldurmak için büyük çaba sarf eden provokatörler, amaçlarına ulaşmak için her yolu mübah sayıyorlar. Olayı gören vatandaşlar çirkin komployu satır satır Samanyolu mikrofonlarına anlatıyorlar.

Provokasyona dayalı ısrarlı yayınların asıl hedefinin, sadece Çavuşbaşı sakinleri olmadığı, buradan hareketle -daha önce pek çok örneği görüldüğü üzere- ülke genelinde inançlı kesimler üzerinde yeni bir baskı dalgası oluşturmak amacını taşıdığı anlaşılıyor.

 

 

MUM YATSIYI BİLE BEKLEMEDİ

Tesettürlüye ayrım YALAN çıktı

Tesettürlüye ayrım YALAN çıktı
Hava limanlarında 'tesettürlü vatandaşlara' yönelik 'pozitif ayrımcılık yapıldığı' yönündeki haberler, TAV Özel Güvenlik tarafından yalanlandı.

Yetkililer, 'dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen yolcuların' aynı güvenlik uygulamalarına tabi tutulduğunu açıkladı.

TAV Özel Güvenlik Genel Müdürü Yusuf Acıbiber, çeşitli yayın organlarında yer alan 'hava limanlarındaki güvenlik kontrollerinde tesettürlü vatandaşlara yönelik pozitif ayrım yapıldığı'na ilişkin haberler üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Acıbiber, hava limanlarında uygulanan güvenlik kontrollerinin Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı ve yürürlükteki mevzuatlar uyarınca Emniyet Güçleri'nin gözetim ve denetiminde Mülki İdare Amiri'nin talimatlarına uygun şekilde yürütüldüğünü söyledi. Özel güvenlik görevlilerinin kural koyucu değil, kuralları uygulayıcı pozisyonda bulunduğuna dikkat çeken Acıbiber, "Amaç, her ne şekilde olursa olsun kontrol noktalarında uçağa binmesi yasaklanmış maddelerin kişilerin üst ve eşyalarında tespit edilmesidir. Uygulamadaki değişiklik, merkezde hava limanlarının güvenliğinden sorumlu otorite Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, hava limanlarında da Mülki İdare Amiri ve Eminiyet Güçleri'nin vereceği talimatla yapılır." dedi.

TAV Özel Güvenlik birimi, İstanbul Atatürk, İzmir Adnan Menderes ve Ankara Esenboğa Hava Limanları'nda özel güvenlik hizmeti sunuyor. Yusuf Acibiber'in verdiği bilgiye göre hava limanlarındaki güvenlik kontrolleri aşağıdaki şekilde gerçekleştiriliyor:

- Dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen kişinin kıyafetleri, kimliğini gizleyecek nitelikte ise yönlendirme görevlisi, kişiyi doğrudan arama kabinine davet ederek kapı detektörünün içinden geçirir. Daha sonra Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na, yolcunun kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.

- Yönlendirme görevlisi, palto, pardösü gibi kıyafetleriyle kontrole gelen dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetli kişilere palto/pardösüsünü, 'çıkartmaya müsait olup olmadığını' sorar. Müsait olanları prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirir.

- Palto/pardösüsünü çıkartmaya müsait olmayanlar, prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirilir. Metal kapı detektörünün tespit edemeyeceği plastik patlayıcı, uyuşturucu madde gibi bu tür kıyafetlerin altına gizlenebilecek tehlikeli ve suç teşkil eden maddelerin tespit edilebilmesi için 'kapı detektörü sinyal vermese dahi' üst tarama işlemi prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılır.

- Kapı detektörünün sinyal vermesi halinde, üst tarama görevlisi tarafından 'üzerindeki metalleri çıkartarak tekrar kapı detektöründen geçmesini sağlaması', 'ikinci geçişinde sinyal versin vermesin' palto, pardösü kontrolü zorlaştırmayacak kıyafetler ise üst tarama işleminin prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılması sağlanır.

- Yolcunun ikinci geçişinde de sinyal vermesi halinde, palto, pardösü kalın ve kontrolü zor kıyafetler ise Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.

 

 

CHP'Lİ ÖYMEN'İN AÇIKLAMASINI VAKİT VE YENİŞAFAK YAYINLADI

Hürriyet'in yalanını 2 gazete düzeltti

Hürriyet'in yalanını 2 gazete düzeltti
Hürriyet Gazetesi'nin dış medyadan yaptığı garip alıntılar bu kez CHP'li Onur Öymen'i yaktı. Öymen'i manşetten Vakit ve Yenişafak savundu.

Onur Öymen'in ABD basınında "Başörtüsü faşist gömleği" dediğini Hürriyet haberleştirmişti. Öymen, Hürriyet'i sert biçimde suçlarken Vakit ve Yenişafak Gazetelerine sığınmak zorunda kaldı.

1 - İŞTE ÖYMEN'İN VAKİT'E YAPTIĞI AÇIKLAMA
CHP'nin başörtüsü zaafından yararlanan ABD basını CHP'li Onur Öymen'e mal ederek İslâm'a saldırı niteliğinde sözleri verdi, İslâm karşıtlığı ile ünlü Hürriyet habere anında atladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, türbanı, 'Alman Nazileri'nin kahverengi gömleği ve İtalyan faşistlerinin kara gömleğiyle karşılaştırdı' haberine yer veren ABD basınına ve Hürriyet'e tepki gösterdi. Asla böyle bir söz söylemediğini savunan Öymen, “Bunların amacı ülkemizde gerilim ve karışıklık meydana getirmek. Çok ayıp ve yanlış” dedi.

ABD BASININA VE HÜRRİYET'E KINAMA
ABD basınını ve Hürriyet'i sert sözler ile eleştiren Öymen, Vakit'e yaptığı açıklamada, asla başörtüsü ile ırkçı ülkelerin siyasi simgelerini karşılaştırmadığını aksine ABD'li muhabirin tüm ısrarına rağmen, “Türban bireysel bir özgürlüktür. Türban asla Alman Nazilerin kahverengi gömleği ya da İtalyan faşistlerin kara gömleği olamaz dedim. “Türban takan birçok insanın değişik partilere oy verdiğini hatırlattım. Ancak anlaşılan ülkemizde gerilim meydana getirmek istiyorlar. Türkiye'deki medya grupları ise maalesef bana sormadan çarpıtılan sözlerimi, 'Türban da faşist gömleği' başlığı ile yayınlayarak kaos üretiyor. Bu çok ayıptır. Dış basının oyununa gelinmiştir. Hedef gösterildim. Böyle bir haber elinizde ama neden telefon açmıyorlar. Açıkça Hürriyet başlığı ile benim türbanlı insanlara faşist dediğimi iddia etmiş. Asla bu doğru değildir. Sözlerimi de Hürriyet tırnak içinde vermemiş adeta yorumlamış” diye tepki gösterdi.

“VAKİT ARACILIĞIYLA TEKZİP YAPIYORUM”
“Hürriyet bana telefon açma gereğini bile duymuyor” diyen Öymen, “İşte Vakit olarak siz gazeteciliğin gereğini yaptınız ve beni arayarak 'Sayın Öymen bu sözler size ait mi?' diye sordunuz. Siz de pekâlâ Hürriyet gibi gazetecilik yaparak bana hücum edebilirdiniz. Gazetecilik mesleğinin saygınlığı için muhataba da söz hakkı vermek gerekir. Ben Hürriyet'e ve ABD basınına tekzip gönderme ihtiyacı hissetmiyorum. Tekzibimi size konuşarak yapmış oluyorum” dedi.

GAZETECİ ISRARLA YÖN VERMEK İSTEMİŞ
“Ülkede birileri bilinçli bir şekilde kargaşa meydana getirmek istiyor” diyen Öymen, “Gazeteci bana geldi. Sorularını sordu ve cevaplarını aldı. Ancak gazeteci özellikle bana sorduğu sorular ile yön vermeye çalışıyordu. Kendi kafasına uygun alamadığı cevaplarda ise sürekli araya giriyordu. Amaç şimdi anlaşıldı” diye konuştu.

“HER YAZILANA İNANMAYIN”
Yabancı gazetecinin amacının ülkede kargaşa meydana getirmeye yönelik haberlere imza atmak olduğunu vurgulayan Öymen, “Siyasi simgelerin sadece otoriter ülkelerde olduğunu vurguladım. Türbana karşı olmadığımı da söyledim. Ancak kes - yapıştır taktiği ile haberi farklı bir hale getirmiş. Siyasi simge konusunda söylediğim tek söz, 'biz siyasi simge haline getirilmesine karşıyız' dedim. İnsanların özgürlüğünden yana olduğumu özellikle belirttim. Bu bilinçli bir şekilde yapılmıştır. Birileri kaşıyarak germek istiyor. Söylediğimiz sözleri çarpıtarak farklı bir hale getirmek bunun göstergesidir. Bir insanın sokakta yürüyerek kıyafetinden partisi anlaşılamaz. Bunu ben gazeteciye söyledim. Anlaşılan her zamankinden daha fazla dikkatli olmamız gerekiyor. Bizler yabancı gazetecilere dikkat ederken, okuyucular da her yazılana inanmamalıdır. Bunu ABD basınının yapmasını anlarım ancak Hürriyet'in durumu özellikle manidardır” dedi.

2 - ÖYMEN'İN YENİŞAFAK'TAKİ YALANLAMASI
Başörtüsüne faşist gömleği demedim

CHP Genel Başkan Yırdımcısı Onur Öymen, ABD'deki McClatchy grubundaki gazetelerde çıkan demecini yalanladı. Haberde, Öymen, başörtüsünü, İtalyan faşistlerin 'kara gömleği' ve Alman nazilerin 'kahverengi gömleği' ile karşılaştırıyordu. Yeni Şafak'a konuşan Öymen, gazeteye gönderdiği bir mektupla söz konusu haberi tekzip ettiğini söyledi. Öymen, “Ben Türkiye'de türbanı inancı nedeniyle takan insanların olduğunu, insanımızın türbanı siyasi bir simge olarak kullanmadığını, ancak Başbakan'ın 'siyasi simge bile olsa' sözünü eleştirdiğimi söyledim. Ne yazık ki bu sözlerim benim türbanı faşist gömleği gibi gördüğüm şeklinde yansıtılmış, bu doğru değil” dedi.

 

YURT YETKİLİLERİ İDDİALARI YALANLADI

'Namaz ve başörtüsü baskısı'na yalanlama

'Namaz ve başörtüsü baskısı'na yalanlama
Kars'ta bir kız öğrencinin kaldığı yurttan ayrılma gerekçesi olarak gösterdiği 'namaz ve başörtüsü baskısı'nı yurt yetkilileri yalanladı.

Kars Cumhuriyet Lisesi'ne 2006-2007 sezonunda 1. sınıfa kayıt yaptıran Marta Uğuz (16), omurilik kemiklerinde erimeden dolayı tedavi göreceği nedeniyle okuluna ara vermek zorunda kaldı. Ablası Çiçek'in okul idaresine giderek kardeşinin durumunu anlatmasının ardından 2007 Mart ayına kadar Erzurum'da tedavi gören Marta, Haziran ayında da Ankara'da ameliyat oldu. 2007-2008 sezonunda eğitime kaldığı yerden devam etmek isteyen Marta'ya okula döndüğünde 'aralıksız 20 gün devamsızlık' gerekçesiyle tasdiknamesi verildi.

Okul yönetiminden ameliyattan sonra eğitime devam için söz aldıklarını ancak tasdikname ile karşılaştıklarını söyleyen Uğuz ailesinden yeniden kayıt için ameliyat yapan doktordan rapor istendi. Ancak doktor yurt dışında olduğundan rapor alınamazken, Marta ise durumunu Milli Eğitim Bakanlığı'na bildirdi. Bakanlık ise Marta'nın açık lisede okumasını Kars'a bildirdi ve Kars Milli Eğitim Müdürlüğü kız öğrenciyi açık liseye aldı. Sınavlarına kent merkezinde kalarak hazırlanmak isteyen Marta'ya kalması için de lise öğrencilerinin kaldığı Özel Zekiye Sultan Kız Öğrenci Yurdu tavsiye edildi. Dışardan ders alabilmesi için bir dershaneye gitmek isteyen Marta, FEM Dershaneleri Kars Şubesi'ne gitti. Ancak dershane yetkilileri açık lise için bir sınıfları bulunmadığını ve müfredatları olmadığı gerekçesiyle kız öğrenciyi dershaneye kabul edemeyeceklerini söyledi. Bu sırada yurtta kalan Marta aradan geçen 2 hafta sonunda yurdu terk ederek köyüne döndü.

'NAMAZ BASKISI YAPTILAR' İDDİASI

Kars'ın Digor ilçesine bağlı Şatıroğlu köyü muhtarı Yasin Uğuz'un 11 kızından 7'ncisi olan Marta, köydeki evinde açık lise sınavlarına hazırlanırken yurttan ayrılma gerekçesini de 'baskı'ya bağladı. Kaldığı yurtta herkesin namaz kıldığını ve başörtüsü taktığını ifade eden Marta Uğuz, kendisine bu baskının yapıldığını iddia etti.

"Bana başını kapatacaksın, namaz kılacaksın, Kur'an öğreneceksin dediler" diyen Uğuz, "Ben yurt içinde kapanmayı kabul ettim. Ama dershaneye istediğim gibi gidip gelirim dedim. Bunu kabul etmediler. Kurallara uyup şartımızı kabul edeceksin dediler. Ben de yurttan çıkmak zorunda kaldım. Sırtımda platin var, namaz kılmam için eğilmem gerekiyor ama yapamıyorum dedim. 'Yapacaksın' dediler. Ben de yurttan ayrıldım." diye konuştu.

İDDİALAR ASILSIZ

Özel Zekiye Hatun Kız Öğrenci Yurdu Müdiresi Sibel Çiftçi ise baskı diye bir şeyin söz konusu olmadığını söyledi. Marta Uğuz isimli öğrencinin yurda başvuru yaptığının doğru ancak 'namaz kıl, başını ört' gibi bir yaptırımın yanlış olduğunu kaydeden Çiftçi, "Yurtta namaz kılan arkadaşlarımız var, bunları görünce belki kendi vicdanına seslenmiştir diye düşünüyorum. Belki de bu durum 'Onlar kılıyor, bana da zorlama var mı?' açısından vicdani bir yaklaşımla kendi iç sorgulamasıdır. Öğrencilerimize 'namaz kıl' diye bir zorlama söz konusu değil. 'Niye kılmıyorsun?' diye bir soru da yöneltmediğimize göre bunları nerden çıkarıyor anlamıyorum. O öğrencimiz yurdun kurallarına pek uyan birisi değildi zaten. Sağlık sorunu var diye yemeğe katılmıyor, üstelik yemeklerin kendisine götürülmesi gerektiğini düşünüyordu. Sağlık sorunundan dolayı insan bazen bazı şeylere göz yumabilir. Diğer öğrencilerden böyle bir rahatsızlık duymadım hiç. Zaten bundan önce böyle bir olay yaşanmadı. Burada çok kısa süre kalmasına rağmen bunca şeyin olması bir vicdan soruşturmasıdır." şeklinde konuştu.

Öğrenciler ise Marta ile yurttan önce de tanıştıklarını ifade ederek, arkadaşlarının yurtta kaldığı süre içinde ders çalışmadığını söylediler. Ayrıca öğrenciler iddia edildiği gibi bir baskıyla da karşılaşmadıklarını aktardılar.

Marta Uğuz, isminin de değiştirilmesinin söylendiğini dile getirerek, "Sadece bir teklif sundular. Baskı yapmadılar. Hatta bir ara Rumeysa ismiyle seslendiler bana, sonra ben Marta isminin kullanılmasını söyledim." dedi. Yurt Müdiresi Sibel Çiftçi ise, "İsmi için de biz 'değiştirelim' diye bir baskı uygulamadık. Değiştirirsem kendi adımı değiştirdim, çünkü Sibel İslami bir isim değil." dedi.

Öte yandan konu ile ilgili olarak Kars Valiliği tarafından inceleme başlatıldı.CİHAN

 

 

ÇARŞAFLI ÖĞRENCİLERİN DERSE GİRDİĞİNİ YAZAN 'VATAN' ÇUVALLADI !

Vatan'ın haberi yine YALAN çıktı !

Vatan'ın haberi yine YALAN çıktı !
Konya Selçuk Üniversitesi'nde kara çarşaflı öğrencilerin derslere girdiğini iddia eden VATAN yine çuvalladı !..

Selçuk Üniversitesi (SÜ), başörtüsü yasağının yeniden başlatılması sebebiyle yapılan protesto gösterisinde yeralan, çarşafa benzer elbise giyen bayanın öğrenci değil, Diş Hekimliği Fakültesi'nde tedavi olmak için gelen bir vatandaş olduğu ifade edildi.


Bazı basın yayın organları, başörtüsü yasağını yeniden başlatan Selçuk Üniversitesi'ni (SÜ) dün protesto eden öğrenciler arasında çarşafa benzer elbise giyen bir öğrenci bulunduğunu öne sürmüştü. Ancak üniversite yönetiminden yapılan açıklamada, o kişinin S.Ü öğrencisi değil, Diş Hekimliği Fakültesi'nde tedavi olmak için gelen bir vatandaş olduğu ifade edildi.

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Anayasanın ilgili maddelerinde yapılan değişikliğin ardından üniversitelere bir yazı göndererek, kılık kıyafet serbestliği uygulanmasını istemişti. Bu doğrultuda bazı üniversiteler başörtülü öğrencileri derslere almaya başlamış, kimi üniversiteler ise yasakçı tutumlarını sürdürmüştü.

Selçuk Üniversitesi de kapılarını başörtülü öğrencilere açan yüksek öğrenim kurumları arasında yer almıştı. Ancak YÖK'ün üniversitelere gönderdiği belgeyi genelge kabul eden Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı vermesinin ardından SÜ'de de yasak geri geldi. Yasağın ardından dün bütün öğrenciler ders başı yaparken, başörtülü öğrenciler kampusa alınmadı. Yaklaşık 70 kişilik öğrenci grubu, yasağı protesto etmek için kampus önünde toplandı.

Bazı basın yayın kuruluşları, yasağı protesto edenler arasında 'kara çarşaflı' bir öğrencinin de bulunduğunu öne sürmüştü. S.Ü. Rektörlüğü, bir açıklama yaparak, bu haberlerin gerçeği yansıtmadığını belirtti.

S.Ü Alaeddin Keykubat Kampusu'nda görevli Koruma Güvenlik Şefleri Oğuz Ateş ve Halil Çalış'ın hazırladığı tutanakta, söz konusu çarşaflı kadının öğrenci değil, üniversitenin Diş Hekimliği Fakültesi'nde muayene olmak için gelen Zeliha Bektaş isimli vatandaş olduğu belirtiliyor.

Tutanakta, eylem sırasında tramvaydan inen çarşaflı kişinin yapılan kimlik kontrolünde öğrenci olmadığı ve Diş Hekimliği Fakültesi'nde saat 14.30'da randevusunun bulunduğu kaydediliyor.

Güvenlik şeflerinin raporunda, Bektaş'ın eylem yapan grubu görünce destek vermek amacıyla içlerine girdiği, ancak görevlilerin uyarısı üzerine alandan ayrıldığı vurgulanıyor.

Eylem esnasında kapıda bulunan güvenlik görevlilerinin, Koruma ve Güvenlik Şefliği'ne hitaben yazdıkları tutanak raporunda bu ifadeler yalanlandı. SÜ Alaeddin Keykubat Kampüsü'nde görevli Koruma Güvenlik Şefleri Oğuz Ateş ve Halil Çalış'ın hazırladığı tutanakta, söz konusu çarşaflı kadının öğrenci değil, üniversitenin Diş Hekimliği Fakültesi'nde muayene olmak için gelen Zeliha Bektaş isimli vatandaş olduğu kaydedildi. Tutanakta şu ifadeler yer aldı:

İŞTE TUTANAK

"17.03.2008 tarihinde Alaeddin Keykubat kampüsü girişi tramvay durağında 09:00 sularında türbanlı öğrencilerin basın açıklaması yapmak üzere toplanmaya başladığı tarafımızdan tespit edilmiş ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne bilgi verilerek grup tarafımızdan gözlem altına alınmıştır. 09:00 sularında tramvaydan inen çarşaflı bir şahsın toplanan grubun içine girdiği görülmüş, yapılan kimlik kontrolünde şahsın öğrenci olmadığı Zeliha Bektaş isimli vatandaş olduğu anlaşılmıştır. Ne amaçla geldiğinin sorulması üzerine, Diş Hekimliği Fakültesinde saat 14:30'da randevusunun olduğunu, muayene için geldiğini ve türbanlı öğrencileri görünce gruba destek vermek istediğini söylemiştir. Kendisinin bu şekilde kampüs alanına giremeyeceğinin hatırlatılması üzerine şahıs kampüs alanını terk etmiştir. Saat 10:00'da toplanan 90-100 kişilik grup basın açıklaması yapmak istemişlerdir. Kendileri tarafımızdan uyarılarak kampüs içinde izinsiz basın açıklaması yapmalarının suç olduğu hatırlatılmıştır. Bunun üzerine grup kampüs alanı dışına çıkarak İstanbul yolu üzerinde toplanmıştır. Fen Edebiyat Fakültesi öğrencisi Müşerref Poyraz ekte sunmuş olduğumuz bildirileri okumuş ve grup olaysız bir şekilde dağılmıştır."   CİHAN

 

 

BİR HABER DAHA YALAN ÇIKTI

 

Türban dağıtıldı haberi yalan çıktı-VİDEO

Türban dağıtıldı haberi yalan çıktı-VİDEO
Bir haber ajansının geçtiği, "kız öğrencilere türban dağıtıldı" haberi bazı gazeteler tarafından kullanıldı. Peki olayın aslı neydi?

Denizli'nin Çivril ilçesinde özel bir okulun pansiyonunda kalan kız öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberlerin gerçekle yakından uzaktan ilgisi olmadığı anlaşıldı. Haberde Denizli'nin Çivril ilçesi Şevkiye Özel Anadolu Öğretmen Lisesi Kız Öğrenci Pansiyonu'nda öğrencilere türban dağıtıldığı iddia ediliyordu. Habere göre öğrenciler türban takmaya zorlanıyor dahası okul idaresi de buna göz yumuyordu. Üniversitelerde başörtüsü tartışmalarının yapıldığı bu günlerde haber, kaos arayan gazeteleri sevindirdi.



Ancak daha önce yüzlerce haberde olduğu gibi bu da yalan haber çıktı. Aslı astarı olmayan iddialar araştırılarak yetkililer tarafından yalanlandı. Denizli İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberin, araştırılmadan ve yanlı olarak verildiğini, vatandaşların da yanlış bilgilendirilmesine zemin oluşturulduğunu söyledi.

Her şey ADD'ye üye bir öğretmenin nöbetçi olduğu gece yaşanmıştı. Nöbetçi öğretmen, bir öğrencinin pazardan satın aldığı bir kaç eşarbı, okul idarecilerinden biri dağıtmış gibi tutanak tuttu. ADD'li öğretmen, türban dağıtılma görüntülerinin de güvenlik kamerası kayıtlarından silindiğini iddia etti.

Provokatif bir habere malzeme yapılan öğrencilerin velileri haberi yayınlayan gazeteler hakkında dava açacaklarını söylediler.

 

 

 

UYDURMUŞLAR !
'Kısa etekli öğrencilere kezzap' haberi de YALAN çıktı

'Kısa etekli öğrenci' haberi de YALAN

'Kısa etekli öğrenci' haberi de YALAN
'Mini etekli oldukları için şırınga ile bacaklarına yanıcı bir madde atıldığı' haberi YALAN çıktı.

Mini etekli oldukları için şırınga ile bacaklarına yanıcı bir madde atıldığı iddia edilen Atatürk İlköğretim Okulu öğrencisi B.Y. (11) bazı gazetelerde yapılan haberlerin kesinlikle yalan olduğunu söyledi.



Cengiz Topel Lisesi karşısında yürürken yolda bir anda bacağında yanma hissettiğini belirten B.Y. bunun üzerine hastaneye giderek tedavi olduğunu belirtti. Kesinlikle kendisine laf atma yada mini etek ile dolaşıyorsun diye bir kimsenin laf atmadığını anlatan B.Y. "Kesinlikle yapılan haberler yalan. Kendileri uydurmuşlar. Böyle bir şey olmadı. Benim eteğim de zaten uzundu. Nereden uydurmuşlar bu haberi bilmiyorum" dedi.

İlçe Emniyet Müdürü Halil Tokyürek, mobese kameralarının izlendiğini, savcılık tarafından laboratuvara gönderilen yanıcı maddenin ne olduğunun inceleme sonucu anlaşılacağını bildirdi.

Öte yandan isminin açıklanmasını istemeyen bir dershanede memur olarak çalışan E.İ (25) bu olayların yaşandığı saatlerde Atatürk Caddesi'nde üst geçitten aşağıya indikten sonra Devlet Hastanesi önüne geldiğinde sağ bacağında bir yanma hissettiğini belirterek, "Aldırış etmedim eve vardım. Evde pantolonumun yırtıldığını gördüm. Bacağımda da küçük bir yanık oldu. Emniyete gitmedim. Ben hiç farkında olmadan oldu." dedi.

CİHAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

'Mini etek' çarpıtması ! Olayın gerçek yüzü ortaya çıktı - Video

 

'Mini etek' yalanının gerçek yüzü - Video

'Mini etek' yalanının gerçek yüzü - Video
Başörtüsü tartışmalarıyla ülkeyi germek isteyen bir kısım medya organları haberleri çarpıtarak vermeye devam ediyor.

Mersin'in Tarsus ilçesinde kız öğrencilere mini etek giydikleri için yanıcı madde atıldığı haberlerini öğrenciler yalanladı. Üstüne üstlük haberde olayın görgü tanığı olarak verilen bayanın da olayı görmediği anlatılanları duyduğu ortaya çıktı. Yanıcı maddenin kız öğrencilerin dışında pantolon giyen 3 bayana da atıldığı tespit edildi.



Başörtüsü tartışmalarını alevlendirmek isteyen bir kısım medya 'ülkede açıklarla kapalılar çatışıyor' senaryoları kurmaya çalışıyor. Her olayın üzerine yanlı olarak giden bazı basın organları, haberleri çarpıtarak halka sunmaktan geri kalmıyor. Bu açıklamayı yapan kız öğrenci de aynı saldırıya maruz kaldı. Okul eteği ile yolda yürürken birkaç kişi yanına gelerek bacaklarına yanıcı madde püskürttü. Fakat bazı gazete ve televizyonların yayınlandığı gibi bu eylemin sebebi 'kızların mini etekli olması' değildi.

Fakat ısrarla ve üzerine basa basa bu kızların mini etekli olduğu için saldırıya uğradıkları iddia edildi. Oysaki kızların üzerinde mini etek değil, görüntülerde de açıkça görüldüğü gibi okul üniformaları vardı.

2 kız öğrencinin Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi'nde ifadeleri alındı. Çarpıtılan haberde 'görgü tanığı' olarak verilen Eda Özpolat’ın da olayın görgü tanığı olmadığı ortaya çıktı. Özpolat kızlardan birinin kaçarak girdiği kuafördeydi olayı orada anlatılanlardan duydu. CHP Kahramanmaraş milletvekilinin kızı olan Özpolat kızların eteklerinin de kısa olmadığını söyledi. Hukuk Fakültesi öğrencisi Eda Özpolat, olayın provokasyon olduğunu söyledi.

Bir hemşire ile iki dershane çalışanına daha yanıcı madde atıldığı tespit edildi. Üstelik diğer 3 kişi etekli değil pantolonluydu. Tarsus polisi olayın bir sapık tarafından gerçekleştirebileceği ihtimali üzerine 'sapık alarmı'na geçti. Mersin Valisi Hüseyin Aksoy olayla ilgili araştırmanın sürdüğünü açıkladı.

Polis ayrıca Mobese kameralarından olayla ilgili olarak delil bulmaya çalışıyor. Sivil polisler ise kalabalık yerlerde tehlikeli sapığı yakalamak için operasyona başladı.

 

 

Cumhuriyet Gazetesi muhabirlerinin 'namaz kılan öğrencilerle' ilgili haberi çarpıtma çıktı

Cumhuriyet'in 'namaz' haberi yalanlandı

Cumhuriyet'in 'namaz' haberi yalanlandı
Adana'da son bir haftada biri özel iki okula adeta baskın yapan Cumhuriyet Gazetesi muhabirlerinin "namaz kılan öğrencilerle" ilgili çarpıtma çıktı.

Cuma namazına giden öğrenciler için okul yönetiminin servis kaldırdığını iddia eden gazetenin haberi yalanlandı. Okul yönetimi, öğrenciler ve veliler haberi yalanlayarak, gazeteye tepki gösterdi.

Başarılarıyla adından söz ettiren Özel Özgören Lisesi'nde bazı öğrenciler Cuma günleri öğle tatili sırasında Cuma namazı için yaklaşık 1 kilometre uzaklıktaki camiye servis kiralayıp gidiyor. Öğrencilerin ailelerinin bilgisi dahilinde yaptıkları bu uygulamayı Cumhuriyet Gazetesi çarpıttı. Cumhuriyet Gazetesi daha önce de ÇEAŞ Anadolu Lisesi'nde öğrencilerin servisle Cuma namazına götürüldüğünü ileri sürmüş, haber idareci, veli ve namaza gitmeyen öğrenciler tarafından bile yalanlanmıştı. Eğitimciler, öğrencilerin eğitimi aksatmadan ibadet etmelerinin önünde engel olmadığını söyledi.

Özel Özgören Lisesi Müdürü Mahmut Açıl, öğle tatili sırasında bazı öğrencilerin yemek yediklerini; bazılarının spor yaptığını; ibadet etmek isteyenlerin ise okula 800 metre mesafadeki camiye gidebildiklerini söyledi. Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan "öğrencileri camiye götürmek için kendilerinin servis hizmeti verdikleri" yönündeki iddiaları yalanlayan Açıl, "Cami ile okul arası oldukça uzak. Önceleri öğrenciler Cuma günleri yürüyerek camiye gidiyordu. Derse geç kaldıklarını ailelerine söylemişler. Aileler servisçiyle anlaştı; camiye bu şekilde gidiyorlar." dedi.

Öğrenci velisi İbrahim Avcı ise, demokratik bir ülkede herkesin özgürce ibadetine kimsenin karışamayacağını söyledi. Avcı, "Türkiye'de demokrasi varsa herkes ister camiye isterse kiliseye gider." dedi. Çocuğuyla ilgili her gün okuldan bilgi aldığını kaydeden Avcı, "Okul şehrin biraz dışında. En yakın caminin uzaklığı 1 kilometreyi buluyor. Cuma günü benim çocuğum da namaza gitmek istedi. Yürüyerek gidip gelmesine gönlüm razı olmadığı için servisle anlaştık." diye konuştu.

Okulun bulunduğu yerin Oyak Çimento Fabrikası üzerinde olduğunu dile getiren veli Kadir Abacı da, "Her gün çok sayıda kamyon çimento almak için fabrikaya gidiyor. Çocuklar önceden yürüyerek gidip geliyordu. Dersler müsaitse camiye cuma günü servisle gidiyorlar. Bunun için veliler ortak hareket ettik. Bunda abartılacak bir durum yok." dedi.

Öğrenci velisi Nuri Özgören de, oğlunun kış aylarında okula uzak mesafede olan camiye gitmek için yürümesinin zor olduğunu belirterek, velilerle çocukları servisle gönderme kararı aldıklarını anlattı.

Lise 3. sınıf öğrencisi Necim Bayoğlu ise, cuma günleri namaza hiçbir baskı altında olmadan gittiğini; servisi de ailelerine söyleyip cüzi bir ücret karşılğında kendilerinin istediğini kaydetti.

Lise 2. sınıf öğrencisi Kasım Giriş de, "Bu okula gelmeden önce de namaz kılıyordum. Çocukluğumdan bu yana Cuma namazını kaçırmam. Servisi kendi aramızda ayarladık." diye konuştu.

Memur Sen Adana İl Temsilcisi Mehmet Demirci ise, Cumhuriyet Gazetesi'nin "çamur at izi kalsın" mantığıyla hereket ettiğini söyledi. Öğrencilerin ibadet etmesinde bir sakınca olmadığını anlatan Demirci, "Birileri sıkıntı çıkarmak istiyorsa, kendilerine malzeme bulur." dedi.

Öğle tatilinde öğrencinin bağlanamayacağını dile getiren Demirci, "Gitmek istemeyen öğrenci zorla götürülüyorsa sorgulayın! Ancak ibadet etme özgürülüğüne de karışmayın! Cumhuriyet Gazetesi daha önce de başka bir okulda öğrencilerin servis tutularak götürüldüğünü söylemişti; halbâki servisi aileler çocuğum rahat gidip gelsin diye tutuyor." ifadelerini kullandı.

Öte yandan, gazetenin aynı günkü nüshasının 3. sayfasında yayınlanan iki haber gazetenin 'ibadet özgürlüğü' konusunda da fikir veriyor. Bir haberde cuma günü öğle tatili sırasında camiye giden öğrenciler eleştirilirken, diğer haberde yatılı okuldaki mescide tepki gösteriliyor.CİHAN

 

 

İlçe Müftüsü: Alevileri aşağılama haberi yalan ve ilçemize iftira

Cumhuriyet'ten bir yalan haber daha

Cumhuriyet'ten bir yalan haber daha
Erzincan Tercan Lisesi'nde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine giren İlçe Müftüsü hakkında çıkan haberin asılsız olduğu belirtildi.

Erzincan Tercan Lisesi'nde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine giren İlçe Müftüsü Abdullah Bora hakkında Aleviliği aşağıladığı yönünde bir gazetede çıkan haberin asılsız ve iftira içerikli olduğu belirtildi.

Tercan Lisesi son sınıfta öğrenim gören Alevi bir öğrenci ve babasının iddiaları üzerine, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerine giren İlçe Müftüsü Abdullah Bora'nın, derste Aleviliği aşağıladığı yönünde bir gazetede haber yayınlandı. Tercan Lisesi 3. sınıf öğrencisi G.C., bir gazeteye verdiği beyanda öğretmenlerinin Aleviliği kötülediğini ileri sürmüştü. Gazetede çıkan haber üzerine Tercan Kaymakamlığı soruşturma başlatırken, haberin asılsız olduğu ortaya çıktı.

Yayınlanan haberin uzaktan ve yakından okulla ve öğretmenle ilgisinin olmadığını ifade eden Tercan Kaymakamı Tuncay Akkoyun, "İlçe Müftümüz Abdullah Bora, davranışlarıyla topluma örnek olacak bir insandır. Kesinlikle Alevi-Sünni ayrımı yapacak birisi değildir. Konuyla ilgili soruşturma yaptık ve sınıftaki Alevi öğrencilerle görüştük. Öğrencilerin beyanı, öğretmenlerinin 'Aleviliğin İslamiyet'te yerinin olduğunu ve tasavvufa dayalı bir mezhep olduğunu, Alevi ve Sünnilerin kardeşçe yaşadığını' kendilerine anlattığı anlaşılmıştır. Biz kaymakamlık olarak haberi yayınlayan gazete hakkında tazminat davası açacağız. Bu haberle Alevi ve Sünni vatandaşlar karşı karşıya getirilmek istenmektedir. Tercan halkı, birlik, beraberlik ve kardeşlik içerisinde yaşamaktadır." açıklamasında bulundu.
CİHAN

 

  04.Aralık.2007 16:07:18
  13.Ocak.2008 16:58:15

15.Şubat.2008 18:51:17
14.Şubat.2008 15:26:44
05.Mart.2008 11:31:29
18.Mart.2008 19:24:26
 31.Mart.2008 18:29:35
21.Nisan.2008 11:27:12
30.Nisan.2008 17:25:08
09.Mayıs.2008 19:00:57
  17.Nisan.2008 07:28:40
  22.Mayıs.2008 14:53:32
23.Mayıs.2008 15:27:30
02.Haziran.2008 12:09:58
   03.Haziran.2008 12:58:05
 03.Haziran.2008 16:21:01
  04.Haziran.2008 12:57:57
07.Haziran.2008 18:29:34
 09.Haziran.2008 00:20:22

REUTERS'IN ORJİNAL HABERİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

06.Temmuz.2008 10:25:51
01.Ocak.2009 16:53:22
03.Aralık.2008 20:31:25
 03.Ekim.2008 18:36:18
  23.Eylül.2008 05:38:25
    1450 senedir her sene hac mevsiminin tam ortasında, kurban bayramı vakti gelir. Bu, 1450 keredir böyle olurken, bundan habersiz olarak “Bu sene hac mevsimi, kurban bayramına tekabül etti. “ diye yazan,
    Yolculuk esnasında, 4 rekâtlık farz namazların 2 rekât kılındığından habersiz olup, “Refahçılar Türkiye’den ayrılınca namazı iki rekâta indirdiler, oda gösteriş için...” diye yazan ,
    Yüzlerce yıl önce vefat etmiş Abdulkadir Geylâni ile Ahmet er Rufai hazretleri için, “1996 yılında Rufai lideri Ahmet er Rufai ile Kadiri tarikati lideri A. Kadir Geylâni, güneydoğu Anadolu’da gizlice bir araya geldi “, diye yazan,
     Cuma namazının, Cuma günleri her erkek Müslüman’a kılmanın farz olduğunu bilmeden, “Irak takımı galibiyet için toplu halde Cuma namazı kıldı, ancak ne yazık ki maçı Kuzey Kore 3-2 kazandı” diye yazan,
     Antalya müftüsünün keçisi çalınmış iken, “Müftü keçi çaldı” diye yazan,... gazetelerin, bundan sonra İslâm ile ilgili yazacaklarına inanıp inanmamayı siz okurların vicdanına bırakıyoruz.

“Size bir fasık haber getirdiği zaman onu araştırın, sonra yanlış bir hükme varırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz”
                                                                                                                                                                                                                       (Hucurat: 6)
 
 
  38610 ziyaretçi (84141 klik) sitemizi ziyaret etmiştir  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol